Bazen çok karmaşık konuları çok basit cümleler en iyi
biçimde özetler…
Bu yüzden, klasik ve sık tekrarlanan bir
cümle olmasına rağmen;
“Doğa, bize dedelerimizden kalan bir miras değil, torunlarımıza bırakacağımız bir emanettir” önermesini çok severim.
Bursa’da da 11 yıldan beri doğa ve çevreyi korumak için yola çıkan bir grup insanın kurduğu kısa adı Doğader olan Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği de, mücadelesini çevre ile ilgili her alanda yılmadan sürdürüyor.
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin aldığım Çevre Ödülü’nde de bu derneğin başta başkanı Murat Demir olmak üzere tüm üyelerinin büyük katkısı var.
Yapılan daveti üzerine geçen hafta dernek binasında Doğader Söyleşilerinin konuğu olmaktan da büyük onur duydum.
Konu malum, “Medyada çevre mücadelesi”
35 yıllık meslek hayatımın belki de en sorgulayıcı söyleşilerinden biri oldu. Çünkü bu işe gönülden inanmış ve kararlılıkla mücadele eden çevrecilerin çalışmalarının medyada neden yeterince yer almadığı sorgulanıyordu.
Elimden geldiği ve dilim döndüğünce nedenlerini anlatmaya çalıştım.
Onlar için olmazsa olmazlardan biri sosyal medya. Ancak sosyal medya imkanları sayesinde seslerini duyurduklarına inanıyorlar.
Biraz haklı olmalarına rağmen medyadaki kurumsal yapıların sosyal medyayı teyit özelliğinin günümüzdeki önemini vurguladım.
Örneğin sosyal medyada okuduğunuz bir gelişmenin doğru olup olmadığını teyit için ne yaptıklarını sorunca konunun önemi anlayışmış oldu. Çünkü onlar da milyonlarca kullanıcı gibi gelişmeyi okuduktan sonra Hürriyet gibi kurumsal medya organlarının internet sitelerine bakma yolunu seçiyorlar. O yüzden kurumsal yayın organlarında çevre konularının yer alması çok önemli.
Biraz da Doğader’i anlatayım gerçekten Bursa’da kurulduğu günden beri çok önemli işlere imza atıyor. 11 yılda tam bin 200 çevre olayına müdahil olmuşlar. Bunun bazısı açıklama, bir bölümü gösteri ve en önemlisi de hukuk alanında olmuş.
Kozağacı’ndan Başköy’e, İznik Gölü’nden mermer ocaklarına, DOSAB’taki kömürlü santralden hafriyat alanlarına kadar tüm çevre konularında seslerini duyurup bir çok mücadele de başarı elde etmişler.
Tabi bu çabalar sadece başarı elde etmekle kalmamış, çeşitli kuruluşlar tarafından da ödüllendirilmiş. ÇGD Bursa Şubesi’nden iki kez, Tabipler Odası’ndan geçen yıl Nusret Fişek Halk Sağlığı ödülü gelmiş.
Son ödül haberi de içinde bulundukları "DOSAB'ta Termik Santrala Hayır Platformu"na gelmiş.
100’e yakın örgütün bir araya geldiği platform, !Sağlıkta Örnek İnsan Ödülü’ne layık görülmüş. 25 Kasım’da Ankara’da düzenlenen törende ödülü platform adına Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve çevre konusunda belki de Bursa’nın en duyarlı kişilerinden biri olan Prof. Dr. Kayıhan Pala aldı.
Ödül, tolumun istemediği sağlık yönünden sakıncalı bir girişimin mümkün olamayacağını kanıtlamaları” nedeniyle platforma verildi.
Ödül töreninde Prof. Dr. Pala’nın konuşması kısa ama anlam yüklü olduğu için buraya aktarmak istiyorum.
Pala, iki buçuk yıl önce Bursa’da Ulu Camii’ye sadece 9 kilometre uzaklıkta yılda 524 bin ton kömür yakacak santrale karşı çıkmak için platformun kurulduğunu anlatarak, “İçinde siyasi partiler meslek örgütleri 100’ün üzerindeki kuruluş yaptırmama kararı aldık. Gösterilerin yanı sıra 3 kez hukuk başarısı elde ettik. Yürütmeyi durdurma kazandık. Mayıs ayının ilk haftasında davayı kazandık. Herşey tam yoluna girdi derken DOSAB’ın ikinci ÇED’i bakanlık tarafından kabul edildi. Hem de hepimizi yürekten yaralayan 15 Temmuz darbe girişiminden sadece birkaç gün sonra 18 Temmuz’da. Ancak hukuksal mücadelemiz devam ediyor. 100 kişinin karı için yüzbinlerin sağlığı tehlikeye atılıyor. Bu ülkede para değil hayat galip gelecek verilen bu ödül bu çabada yalnız olmadığımızı gösteren bir ödül” diyerek teşekkür etti.
Sadece Bursa için değil, bir çok yere örnek olması bakımından gösterilen bu çabaları desteklemek, torunlarına güzel bir emanet bırakmak isteyen herkesin görevi olmalı…
“Doğa, bize dedelerimizden kalan bir miras değil, torunlarımıza bırakacağımız bir emanettir” önermesini çok severim.
Bursa’da da 11 yıldan beri doğa ve çevreyi korumak için yola çıkan bir grup insanın kurduğu kısa adı Doğader olan Doğayı ve Çevreyi Koruma Derneği de, mücadelesini çevre ile ilgili her alanda yılmadan sürdürüyor.
Daha önceki yazımda da belirttiğim gibi Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin aldığım Çevre Ödülü’nde de bu derneğin başta başkanı Murat Demir olmak üzere tüm üyelerinin büyük katkısı var.
Yapılan daveti üzerine geçen hafta dernek binasında Doğader Söyleşilerinin konuğu olmaktan da büyük onur duydum.
Konu malum, “Medyada çevre mücadelesi”
35 yıllık meslek hayatımın belki de en sorgulayıcı söyleşilerinden biri oldu. Çünkü bu işe gönülden inanmış ve kararlılıkla mücadele eden çevrecilerin çalışmalarının medyada neden yeterince yer almadığı sorgulanıyordu.
Elimden geldiği ve dilim döndüğünce nedenlerini anlatmaya çalıştım.
Onlar için olmazsa olmazlardan biri sosyal medya. Ancak sosyal medya imkanları sayesinde seslerini duyurduklarına inanıyorlar.
Biraz haklı olmalarına rağmen medyadaki kurumsal yapıların sosyal medyayı teyit özelliğinin günümüzdeki önemini vurguladım.
Örneğin sosyal medyada okuduğunuz bir gelişmenin doğru olup olmadığını teyit için ne yaptıklarını sorunca konunun önemi anlayışmış oldu. Çünkü onlar da milyonlarca kullanıcı gibi gelişmeyi okuduktan sonra Hürriyet gibi kurumsal medya organlarının internet sitelerine bakma yolunu seçiyorlar. O yüzden kurumsal yayın organlarında çevre konularının yer alması çok önemli.
Biraz da Doğader’i anlatayım gerçekten Bursa’da kurulduğu günden beri çok önemli işlere imza atıyor. 11 yılda tam bin 200 çevre olayına müdahil olmuşlar. Bunun bazısı açıklama, bir bölümü gösteri ve en önemlisi de hukuk alanında olmuş.
Kozağacı’ndan Başköy’e, İznik Gölü’nden mermer ocaklarına, DOSAB’taki kömürlü santralden hafriyat alanlarına kadar tüm çevre konularında seslerini duyurup bir çok mücadele de başarı elde etmişler.
Tabi bu çabalar sadece başarı elde etmekle kalmamış, çeşitli kuruluşlar tarafından da ödüllendirilmiş. ÇGD Bursa Şubesi’nden iki kez, Tabipler Odası’ndan geçen yıl Nusret Fişek Halk Sağlığı ödülü gelmiş.
Son ödül haberi de içinde bulundukları "DOSAB'ta Termik Santrala Hayır Platformu"na gelmiş.
100’e yakın örgütün bir araya geldiği platform, !Sağlıkta Örnek İnsan Ödülü’ne layık görülmüş. 25 Kasım’da Ankara’da düzenlenen törende ödülü platform adına Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı ve çevre konusunda belki de Bursa’nın en duyarlı kişilerinden biri olan Prof. Dr. Kayıhan Pala aldı.
Ödül, tolumun istemediği sağlık yönünden sakıncalı bir girişimin mümkün olamayacağını kanıtlamaları” nedeniyle platforma verildi.
Ödül töreninde Prof. Dr. Pala’nın konuşması kısa ama anlam yüklü olduğu için buraya aktarmak istiyorum.
Pala, iki buçuk yıl önce Bursa’da Ulu Camii’ye sadece 9 kilometre uzaklıkta yılda 524 bin ton kömür yakacak santrale karşı çıkmak için platformun kurulduğunu anlatarak, “İçinde siyasi partiler meslek örgütleri 100’ün üzerindeki kuruluş yaptırmama kararı aldık. Gösterilerin yanı sıra 3 kez hukuk başarısı elde ettik. Yürütmeyi durdurma kazandık. Mayıs ayının ilk haftasında davayı kazandık. Herşey tam yoluna girdi derken DOSAB’ın ikinci ÇED’i bakanlık tarafından kabul edildi. Hem de hepimizi yürekten yaralayan 15 Temmuz darbe girişiminden sadece birkaç gün sonra 18 Temmuz’da. Ancak hukuksal mücadelemiz devam ediyor. 100 kişinin karı için yüzbinlerin sağlığı tehlikeye atılıyor. Bu ülkede para değil hayat galip gelecek verilen bu ödül bu çabada yalnız olmadığımızı gösteren bir ödül” diyerek teşekkür etti.
Sadece Bursa için değil, bir çok yere örnek olması bakımından gösterilen bu çabaları desteklemek, torunlarına güzel bir emanet bırakmak isteyen herkesin görevi olmalı…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder