Bursa,
tekstil konusundaki öncülüğünü köklü ve kurumsal şirketleri aracılığıyla
sürdürüyor. Bu yıl 40’ncı yılını kutlayan Türkün Holding de bu şirketlerden biri.
Holdinge bağlı Mega Tekstil, geçtiğimiz günlerde Türkiye’de ilk kez verilen
“Tasarım Merkezi Belgesi’ni almaya hak kazandı.
Bu belge aslında, tekstilin markalaşma yolunda en önemli adımlarından biri.
Çünkü rekabet etmek ve dünyada söz sahibi olmak için günümüzde Ar-Ge, inovasyon ve tasarımla var olmak zorundasınız.
Üretim yapılan makinalar aynı. Geriye kumaş ve onu kullanılabilecek ürün haline getirmek için bilginin önemi bu noktada ortaya çıkıyor.
Türkün Holding de uzun yıllar boyunca edindiği deneyim ve birikimlerin sonucu ortaya çıkan üretim gücünü kreatif bakış açısını yansıtan özgün tasarımlarla birleştirerek sanayiciliği sanata dönüştürüyor.
Bunu ilk kez Frankfurt’ta düzenlenen dünyanın ev tekstili firmalarının vitrine çıktığı Heimtexil fuarında görmüştüm.
Tamamını üç günlük sürede dolaşacağınız kadar büyük fuarın en göz alıcı noktasında Türkün Holdingi görmek Bursa’dan gelen biri olarak beni gururlandırmıştı.
Üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden kuruluş, bugün dünyanın en önemli ev tekstili markalarının tedarikçisi konumunda. Sadece firmaların değil, marka otellerin perdelerinden yatak örtülerine kadar tekstil ürünlerinde Türkün Holding’in imzası mevcut.
Belge alınan tasarım merkezi ise holding binasında. Bir yanı sanatçı doğallığı içinde dört bir yana saçılmış kumaşlar yer alırken, diğer yanı en son teknolojinin kullanıldığı, kapısına parmak izi ile girilebilen laboratuarın yer aldığı uzay üssü gibi. Yani tasarım ve teknolojinin buluşma noktası.
Şirketin dünya markası hedefinin mimarı ise Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Erol Türkün.
Türkün, tekstilci bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi.
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği’nin eski Başkanlarından deneyimli bir sanayici.
Erol Türkün ile holding’n bu başarısının yanı sıra tekstilin geleceğini de konuşuyoruz.
Söze, “tekstil öldü” anlayışının yanlışlığıyla başlıyor. Gerçekten Bursa’da tekstil, girişimci işadamları sayesinde, sadece Türkiye’de değil dünyada söz sahibi olmaya devam ediyor.
Erol Türkün’e göre, Türkiye’nin tekstil makinaları yeni, nitelikli insan gücü her geçen gün artıyor. Lojistik olarak yani üretilen malın zamanının da teslimi konusunda da yetenekli. Çoğu da KOBİ olduğu için stok tutmadan üretim kapasitesine sahip.
Dünya zaten ‘Fast Fashion’ trendinde. Türkçe karşılığı hızlı moda ama açılımı en yeni, en son moda ürünleri uygun fiyatlarla alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratacak tarzda müşterilerle buluşturmak.
Türkiye'nin lojistik imkanları ve tedarik zinciri buna çok müsait.
Yani Çin’den Avrupa’ya bir ürün gidinceye kadar modası geçiyor. Bir zamanlar uzak doğu rekabetinin bitireceği söylenen tekstil, bu imkanlarıyla bir adım öne geçiyor.
O yüzden Erol Türkün de bunu, ‘ tekstilden daha çok ekmek yeriz’ sözleriyle açıklıyor.
Bu noktada, markanın önemi ortaya çıkıyor. Türkün Holding, aslında bu belgeden önce de bir adım öndeydi. Çünkü ürünlerini diğer Türk firmalarının 3-4 katı fiyata alıcı buluyor. Şimdi sıra kendi markasını tasarımı ile ön plana çıkarmada. Bu aslında zorlu bir yolculuk ama bunu da başaracaklarından şüphem yok.
Çünkü, holdingin en önemli şirketi Vanelli’nin ürünleri Çinliler tarafından birebir taklit edilmeye başlanmış. Kumaşın türünden, desenine hatta kartelasına kadar birebir kopyalarını yapıp satmaya başlamışlar bile.
İhracat konusunu da Erol Türkün’e soruyoruz.
Yanıtı hazır; Avrupa en önemli pazarımız. Yeni yeni Afrika ve Uzak Doğu gelişiyor. Çin’e bile ihracat yapılıyor.
Avrupa vazgeçilmez. Son günlerdeki tartışmaların Türkiye’ye yarar getirmeyeceğine inanıyor. “Avrupa pazarını kaybedersek dükkana kilit vururuz” sözleriyle kaygılarını dile getiriyor.
O yüzden Avrupa ile ilişkilerde istikrar ve güvenin yeniden oluşması Türk sanayine büyük katkı sağlayacağını söylüyor ve ekliyor; Eskiden müşterilerimiz yılda 2-3 defa Türkiye’ye gelir, gelişimimizi gıpta ile izlerlerdi. Şimdi gelmiyorlar, biz, giderek ürünlerimizi pazarlamaya çalışıyoruz.
Erol Türkün’ün tespitleri çok önemli. Gerçekten canla başla çalışan girişimcilerin kaygılarının bir an önce giderilmesi gerekiyor.
Bu kaygılar giderilmezse Türkiye'nin 2023 yılı hedefleri bir yana geçtiğimiz yıllardaki ihracat rakamlarını bile bulamayız.
Bu belge aslında, tekstilin markalaşma yolunda en önemli adımlarından biri.
Çünkü rekabet etmek ve dünyada söz sahibi olmak için günümüzde Ar-Ge, inovasyon ve tasarımla var olmak zorundasınız.
Üretim yapılan makinalar aynı. Geriye kumaş ve onu kullanılabilecek ürün haline getirmek için bilginin önemi bu noktada ortaya çıkıyor.
Türkün Holding de uzun yıllar boyunca edindiği deneyim ve birikimlerin sonucu ortaya çıkan üretim gücünü kreatif bakış açısını yansıtan özgün tasarımlarla birleştirerek sanayiciliği sanata dönüştürüyor.
Bunu ilk kez Frankfurt’ta düzenlenen dünyanın ev tekstili firmalarının vitrine çıktığı Heimtexil fuarında görmüştüm.
Tamamını üç günlük sürede dolaşacağınız kadar büyük fuarın en göz alıcı noktasında Türkün Holdingi görmek Bursa’dan gelen biri olarak beni gururlandırmıştı.
Üretiminin yüzde 90’ını ihraç eden kuruluş, bugün dünyanın en önemli ev tekstili markalarının tedarikçisi konumunda. Sadece firmaların değil, marka otellerin perdelerinden yatak örtülerine kadar tekstil ürünlerinde Türkün Holding’in imzası mevcut.
Belge alınan tasarım merkezi ise holding binasında. Bir yanı sanatçı doğallığı içinde dört bir yana saçılmış kumaşlar yer alırken, diğer yanı en son teknolojinin kullanıldığı, kapısına parmak izi ile girilebilen laboratuarın yer aldığı uzay üssü gibi. Yani tasarım ve teknolojinin buluşma noktası.
Şirketin dünya markası hedefinin mimarı ise Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Erol Türkün.
Türkün, tekstilci bir ailenin üçüncü kuşak temsilcisi.
Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği’nin eski Başkanlarından deneyimli bir sanayici.
Erol Türkün ile holding’n bu başarısının yanı sıra tekstilin geleceğini de konuşuyoruz.
Söze, “tekstil öldü” anlayışının yanlışlığıyla başlıyor. Gerçekten Bursa’da tekstil, girişimci işadamları sayesinde, sadece Türkiye’de değil dünyada söz sahibi olmaya devam ediyor.
Erol Türkün’e göre, Türkiye’nin tekstil makinaları yeni, nitelikli insan gücü her geçen gün artıyor. Lojistik olarak yani üretilen malın zamanının da teslimi konusunda da yetenekli. Çoğu da KOBİ olduğu için stok tutmadan üretim kapasitesine sahip.
Dünya zaten ‘Fast Fashion’ trendinde. Türkçe karşılığı hızlı moda ama açılımı en yeni, en son moda ürünleri uygun fiyatlarla alışveriş özgürlüğü ve heyecanı yaratacak tarzda müşterilerle buluşturmak.
Türkiye'nin lojistik imkanları ve tedarik zinciri buna çok müsait.
Yani Çin’den Avrupa’ya bir ürün gidinceye kadar modası geçiyor. Bir zamanlar uzak doğu rekabetinin bitireceği söylenen tekstil, bu imkanlarıyla bir adım öne geçiyor.
O yüzden Erol Türkün de bunu, ‘ tekstilden daha çok ekmek yeriz’ sözleriyle açıklıyor.
Bu noktada, markanın önemi ortaya çıkıyor. Türkün Holding, aslında bu belgeden önce de bir adım öndeydi. Çünkü ürünlerini diğer Türk firmalarının 3-4 katı fiyata alıcı buluyor. Şimdi sıra kendi markasını tasarımı ile ön plana çıkarmada. Bu aslında zorlu bir yolculuk ama bunu da başaracaklarından şüphem yok.
Çünkü, holdingin en önemli şirketi Vanelli’nin ürünleri Çinliler tarafından birebir taklit edilmeye başlanmış. Kumaşın türünden, desenine hatta kartelasına kadar birebir kopyalarını yapıp satmaya başlamışlar bile.
İhracat konusunu da Erol Türkün’e soruyoruz.
Yanıtı hazır; Avrupa en önemli pazarımız. Yeni yeni Afrika ve Uzak Doğu gelişiyor. Çin’e bile ihracat yapılıyor.
Avrupa vazgeçilmez. Son günlerdeki tartışmaların Türkiye’ye yarar getirmeyeceğine inanıyor. “Avrupa pazarını kaybedersek dükkana kilit vururuz” sözleriyle kaygılarını dile getiriyor.
O yüzden Avrupa ile ilişkilerde istikrar ve güvenin yeniden oluşması Türk sanayine büyük katkı sağlayacağını söylüyor ve ekliyor; Eskiden müşterilerimiz yılda 2-3 defa Türkiye’ye gelir, gelişimimizi gıpta ile izlerlerdi. Şimdi gelmiyorlar, biz, giderek ürünlerimizi pazarlamaya çalışıyoruz.
Erol Türkün’ün tespitleri çok önemli. Gerçekten canla başla çalışan girişimcilerin kaygılarının bir an önce giderilmesi gerekiyor.
Bu kaygılar giderilmezse Türkiye'nin 2023 yılı hedefleri bir yana geçtiğimiz yıllardaki ihracat rakamlarını bile bulamayız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder