“Şehrinizi boya ile geri alın”
Arnavutluk’un şimdilerde başbakanlığını yapan Edi Rama bu sloganla yola çıkarak, 2 yıl görev yaptığı Tiran Belediye Başkanlığı döneminde Avrupa Birliği fonlardan aldığı destekle kenti baştan başa rengarenk boyamıştı.
Çalışmaları yürüttüğü dönemde, canlı renklerle boyanan binalar nedeniyle Arnavut entelektüellerin yanı sıra finansı sağlayan Avrupa Birliği’nden bile eleştiri alan Rama, Tiranlıların verdiği destekle başbakanlığa kadar ilerledi.
Renklerle başlayan değişim yolsuzluğun önlenmesine kadar uzandı. Son derece kolay bir yol izleyerek kamudan başlayan renk değişimi sayesinde hem suç oranını düşürdü, hem de insanların yaşadığı kenti sevmelerini sağladı.
Sadece binaların boyanmasıyla bu değişim olur mu? Dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ayrıntılarını merak edenler için Edi Rama’nın belediye başkanlığı dönemini anlattığı Türkçe’ye de çevrilen Kurban adlı kitabını okumalarını yada o kadar zaman yok diyenler için internette kısa bir araştırma sonucu ulaşabilecekleri Rama’nın 2012 yılında Selanik’te yaptığı konuşmanın 15 dakikalık videosunu izlemelerini öneririm.
Edi Rama’nın çalışması kentler için değişimin nereden başlaması gerektiğini çok güzel bir örnektir.
Tarım, sanayi, ulaşım ve turizm de belirli bir seviyeye ulaşan hatta üretimi, imkanları ve yetişmiş insan gücüyle Avrupa’nın bir çok ülkesini geride bırakan Bursa’da sanki bu günlerde böylesine bir atılımı bekliyor.
Bir hedef doğrultusunda, tarihi köklerinden kopmadan bir değişim ve yenilenmeye ihtiyaç duyuyor.
Belki de bunun önemli bir adımı olacak Bursa’nın logosu 3 gün önce Bursa Valisi Münir Karaloğlu tarafından açıklandı.
Aslında umutluydum.
Çünkü çok geç kalınan bir çalışma nihayet hayata geçiriliyordu. Rotasını turizme çeviren bir kentin daha logosu ve mottosu yoktu. Kentin enerjisi şimdilerde çöpe atılan hayali projelere harcanıyordu.
Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer, İznik, Mudanya, Mustafakemalpaşa belediyelerinin üye olduğu Bursa Turizm Kültür ve Tanıtım Birliği tarafından hazırlanan kentin yeni logosunu açıkladığı toplantıya ilgi büyüktü herkes ne olacak diye merakla bekliyordu.
Üzülerek söylemek zorundayım, başta ben olmak üzere çok sayıda insanda hayal kırıklığına neden oldu. Çünkü o kadar bilindik ve başka kentler ve konularla özdeşleşmiş bir simge seçilmişti ki eleştirmemek elde değildi.
İlk kıvılcım, sosyal medyayı çok iyi kullanan iletişimcilerden geldi. Ayrıca şunu da haber vereyim internet üzerinden lale logosuna karşı imza kampanyası başladı bile.
Seçilen lale logosuyla ile ilgili Google da arama yaparsanız bir milyon 600 bin sonuç olduğunu görürsünüz.
İki-üç ay öncesine kadar Türkiye’nin de kurumsal logosu olan logoyu kimler kullanmıyordu ki; Sincan Belediyesi’nden Türk Hava Yolları’na İstanbul festivalinden olimpiyat logosuna kadar her yerde lale vardı.
Bir de şu algıyı unutmamak gerekir; kime sorarsanız sorun lale denilince ne İznik, ne Kütahya ne Bursa akla geliyor. Akla gelen tek yer İstanbul.
Bunları yazarken Bursa’nın özelliklerinin yer aldığı bir logo mu istiyorum; hayır kesinlikle hayır.
Yazı için araştırma yaparken dünyanın sayılı kentlerinin logolarını gözden geçirdim. Hepsi bir simgeyi alarak modern çizgilerle logo oluşturmuş.
Londra’sından Paris’ine Moskova’sından Atina’na kadar hepsinin sade ancak çok şey anlatan modern çizgilere sahip logoları var.
Şimdi gelelim asıl konuya. Peki, bu çalışma yapılırken Bursalılara sorulamaz mıydı?
Elbette ki sorulabilirdi. Bursa Büyükşehir Belediyesi yeni teleferiğin kabin renklerini Bursalılara sormuş ve alınan sonuçlara göre karar vermişti. Böylesine önemli bir çalışmada ne reklamcılar ne tasarımcılara ne gazetecilere sorulmadığı gibi Bursalı firmalar da bir kalemde geçilerek, başka kentten firmaya tasarım hazırlatılmıştı.
Vali Münir Karaloğlu, logonun açıklanmasının ardından eleştirilere yanıt verdi. Neden yarışma yapılmadı sorusuna verdiği yanıt ilginçti. 2009’da yarışma yapılmış ancak dereceye layık eser bulunamadığı için böyle bir yol izlenmişti.
Neden lale olduğuna gelince; Karaloğlu’na göre lale Bursa’dan yayılmıştı ve aslında önemli olan yaratacağı algıydı. Apple firmasının ısırılmış elma logosunu örnek vermeye çalışarak anlattı. Bu logoyu gören herkesin firmayı anımsıyordu.
Vali Karaloğlu’nun verdiği örnek elbette ki önemli. O zaman aynı soruyu kendisine yöneltelim. Sayın Valim lale logosu görünce aklınıza Bursa geliyor mu?
Benim ve sanıyorum çok sayıda insanın aklıda da en son Bursa gelecektir.
Ancak Vali Karaloğlu’nun bu konuda eleştirilere açık olduğunu söylemesi de çok önemli. Çünkü yapılacak eleştiriler sayesinde belki de logo ile ilgili yeni ufuklar açacak.
“Bir de değişebilir mi” sorusuna Vali Karaloğlu’nun diyalektiğin temellerinden biri olan “Değişmeyecek tek şey değişimin kendisidir” yanıtıyla açık kapı bırakması oldu.
Umarım yaratılan bu sinerji ve tartışma ortamı tıpkı yazının başında anlattığım Edi Rama’nın başarısı gibi Bursa’yı yeni ufuklara yöneltir.
Arnavutluk’un şimdilerde başbakanlığını yapan Edi Rama bu sloganla yola çıkarak, 2 yıl görev yaptığı Tiran Belediye Başkanlığı döneminde Avrupa Birliği fonlardan aldığı destekle kenti baştan başa rengarenk boyamıştı.
Çalışmaları yürüttüğü dönemde, canlı renklerle boyanan binalar nedeniyle Arnavut entelektüellerin yanı sıra finansı sağlayan Avrupa Birliği’nden bile eleştiri alan Rama, Tiranlıların verdiği destekle başbakanlığa kadar ilerledi.
Renklerle başlayan değişim yolsuzluğun önlenmesine kadar uzandı. Son derece kolay bir yol izleyerek kamudan başlayan renk değişimi sayesinde hem suç oranını düşürdü, hem de insanların yaşadığı kenti sevmelerini sağladı.
Sadece binaların boyanmasıyla bu değişim olur mu? Dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ayrıntılarını merak edenler için Edi Rama’nın belediye başkanlığı dönemini anlattığı Türkçe’ye de çevrilen Kurban adlı kitabını okumalarını yada o kadar zaman yok diyenler için internette kısa bir araştırma sonucu ulaşabilecekleri Rama’nın 2012 yılında Selanik’te yaptığı konuşmanın 15 dakikalık videosunu izlemelerini öneririm.
Edi Rama’nın çalışması kentler için değişimin nereden başlaması gerektiğini çok güzel bir örnektir.
Tarım, sanayi, ulaşım ve turizm de belirli bir seviyeye ulaşan hatta üretimi, imkanları ve yetişmiş insan gücüyle Avrupa’nın bir çok ülkesini geride bırakan Bursa’da sanki bu günlerde böylesine bir atılımı bekliyor.
Bir hedef doğrultusunda, tarihi köklerinden kopmadan bir değişim ve yenilenmeye ihtiyaç duyuyor.
Belki de bunun önemli bir adımı olacak Bursa’nın logosu 3 gün önce Bursa Valisi Münir Karaloğlu tarafından açıklandı.
Aslında umutluydum.
Çünkü çok geç kalınan bir çalışma nihayet hayata geçiriliyordu. Rotasını turizme çeviren bir kentin daha logosu ve mottosu yoktu. Kentin enerjisi şimdilerde çöpe atılan hayali projelere harcanıyordu.
Bursa Valiliği, Bursa Büyükşehir Belediyesi, Osmangazi, Yıldırım, Nilüfer, İznik, Mudanya, Mustafakemalpaşa belediyelerinin üye olduğu Bursa Turizm Kültür ve Tanıtım Birliği tarafından hazırlanan kentin yeni logosunu açıkladığı toplantıya ilgi büyüktü herkes ne olacak diye merakla bekliyordu.
Üzülerek söylemek zorundayım, başta ben olmak üzere çok sayıda insanda hayal kırıklığına neden oldu. Çünkü o kadar bilindik ve başka kentler ve konularla özdeşleşmiş bir simge seçilmişti ki eleştirmemek elde değildi.
İlk kıvılcım, sosyal medyayı çok iyi kullanan iletişimcilerden geldi. Ayrıca şunu da haber vereyim internet üzerinden lale logosuna karşı imza kampanyası başladı bile.
Seçilen lale logosuyla ile ilgili Google da arama yaparsanız bir milyon 600 bin sonuç olduğunu görürsünüz.
İki-üç ay öncesine kadar Türkiye’nin de kurumsal logosu olan logoyu kimler kullanmıyordu ki; Sincan Belediyesi’nden Türk Hava Yolları’na İstanbul festivalinden olimpiyat logosuna kadar her yerde lale vardı.
Bir de şu algıyı unutmamak gerekir; kime sorarsanız sorun lale denilince ne İznik, ne Kütahya ne Bursa akla geliyor. Akla gelen tek yer İstanbul.
Bunları yazarken Bursa’nın özelliklerinin yer aldığı bir logo mu istiyorum; hayır kesinlikle hayır.
Yazı için araştırma yaparken dünyanın sayılı kentlerinin logolarını gözden geçirdim. Hepsi bir simgeyi alarak modern çizgilerle logo oluşturmuş.
Londra’sından Paris’ine Moskova’sından Atina’na kadar hepsinin sade ancak çok şey anlatan modern çizgilere sahip logoları var.
Şimdi gelelim asıl konuya. Peki, bu çalışma yapılırken Bursalılara sorulamaz mıydı?
Elbette ki sorulabilirdi. Bursa Büyükşehir Belediyesi yeni teleferiğin kabin renklerini Bursalılara sormuş ve alınan sonuçlara göre karar vermişti. Böylesine önemli bir çalışmada ne reklamcılar ne tasarımcılara ne gazetecilere sorulmadığı gibi Bursalı firmalar da bir kalemde geçilerek, başka kentten firmaya tasarım hazırlatılmıştı.
Vali Münir Karaloğlu, logonun açıklanmasının ardından eleştirilere yanıt verdi. Neden yarışma yapılmadı sorusuna verdiği yanıt ilginçti. 2009’da yarışma yapılmış ancak dereceye layık eser bulunamadığı için böyle bir yol izlenmişti.
Neden lale olduğuna gelince; Karaloğlu’na göre lale Bursa’dan yayılmıştı ve aslında önemli olan yaratacağı algıydı. Apple firmasının ısırılmış elma logosunu örnek vermeye çalışarak anlattı. Bu logoyu gören herkesin firmayı anımsıyordu.
Vali Karaloğlu’nun verdiği örnek elbette ki önemli. O zaman aynı soruyu kendisine yöneltelim. Sayın Valim lale logosu görünce aklınıza Bursa geliyor mu?
Benim ve sanıyorum çok sayıda insanın aklıda da en son Bursa gelecektir.
Ancak Vali Karaloğlu’nun bu konuda eleştirilere açık olduğunu söylemesi de çok önemli. Çünkü yapılacak eleştiriler sayesinde belki de logo ile ilgili yeni ufuklar açacak.
“Bir de değişebilir mi” sorusuna Vali Karaloğlu’nun diyalektiğin temellerinden biri olan “Değişmeyecek tek şey değişimin kendisidir” yanıtıyla açık kapı bırakması oldu.
Umarım yaratılan bu sinerji ve tartışma ortamı tıpkı yazının başında anlattığım Edi Rama’nın başarısı gibi Bursa’yı yeni ufuklara yöneltir.
YENİ LOGOLU BAYRAM BURSA VALİLİĞİ ÖNÜNDEKİ DİREĞE ASILDI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder