21 Ağustos 2021 Cumartesi, 08:00
Koronavirüs pandemisindeki son gelişmeleri okuyunca, Cem Karaca'nın hayattayken yayınladığı son albümüne adını veren 'Bindik bir alamete gideyoz kıyamete' şarkısı aklıma geldi.
Gerçekten de ilginç bir dönemden geçiyoruz. Bir yanda yedi başlı ejderha gibi bir kafası kopsa bile yaşamını sürdürerek kılıktan kılığa giren kovid-19 virüsü, diğer yanda aşı karşıtları ve komplo teorisyenlerinin sosyal medyada gittikçe artan ve kafaları bulandıran ve hiçbir bilimsel temeli olmayan iddiaları.
Ne ararsan var.
Gerçek kıyamet olmasa bile sanal kıyamet günlerinden geçiyoruz.
Maalesef bazı bilim insanlarının tutarsız açıklamaları da buna çanak tutuyor. İki gün önce bir haber okudum. ABD'de aşı karşıtlığı ile ilgili sosyal medyada yapılan milyonlarca paylaşımın sadece 12 hesaptan yayıldığı ortaya çıkmış. Eminim Türkiye'de de bir araştırma yapılsa aynı sonuçlara ulaşılır.
Önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yüz yüze eğitim ile ilgili yaptığı açıklamada aşı yaptırmayan öğretmen, üniversite öğrencisi ve çalışanlara test şartı getirilmesi önemli bir adım.
Hiç kimse yanlış anlamasın, 'Bu aşı zorlamasıdır' görüşüne katılmadığımı söyleyeyim. Sağlıkla ilgili bireysel kararlarda, elbette ki insanlar özgür iradelerini kullanmakta serbest olacaklar. Ancak, iş toplumsal hayata döndüğü anda, bireysellik ortadan kalkar. Kanserli bireyin tedaviyi ret etmesiyle aşı konusunu birbirleriyle karıştırmamak gerekir.
Pandemideki son duruma gelince;
Vaka sayıları her geçen gün artıyor. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'nın yaptığı açıklamaya göre, Delta varyantı Türkiye'de yüzde 90'ı geçti. Delta plus da giderek artmaya başlıyor. Şu an yüksek oranda değil ama hızlı şekilde artıyor.
Bu varyant değişiklikleri bulaşıcılığın daha yoğunlaşacağı anlamına geliyor. Bakana göre, korunma mesafesi artık bir buçuk metreden 2 metreye çıktı.
Bakan Koca, bu uyarılarda bulunurken, çevremdeki maske takan insanların sayısı her geçen gün azalıyor. Bir ara çene altı ve kolda aksesuar olan maskeler tamamen ortadan kalktı.
İşin kötü yanı Bakan aynı açıklamasında artık kapanma olmayacağını da ifade etti. Kapanma olmadan bu işin altından nasıl kalkarız bilemiyorum. Çünkü Avrupa ülkeleri 3-4 kez tam kapanmaya gitmişti.
Peki, Bursa'da durum nasıl?
Bursa, vaka artışında Türkiye ortalamasına yakın gidiyor. Diyarbakır gibi günlük 2bin 300'e ulaşan vaka sayısı yok ama bizde de iki ay öncesi 200'ün altına inen vaka sayısı sınır olan bini geçti.
İyi haber iyi aşılamadan geldi. Bursa Sağlık İl Müdürü Dr. Fevzi Yavuzyılmaz, aşılamada yüzde 74'e ulaştığımızı ve Türkiye ortalamasının üzerine çıktığımızı belirtti. Bu şu anlama geliyor; önümüzdeki günlerde aşı haritasındaki rengimiz maviye dönecek.
BİR MOĞOL EKSİKTİ, ONU DA BURSA'DA GÖRDÜK
Türkiye'nin gündemini göçmen sorunu oluşturuyor. Hangi televizyon kanalını veya internet haber portalını açarsanız karşınıza bir göçmen haberi çıkıyor.
Gerçekten de çağın sorunu artık göç meselesi. Geçtiğimiz günlerde yazmıştım. Bilim insanlarının öngörülerine göre, 2030 yılında 700 milyon insanın yerinden yurdudan kalkarak başka yerlere göç edecek. Halen dünya üzerinde 70 milyon göçmen var.
Bursa da tüm kentsel gibi Suriyeli göçüyle epeydir tanışıyor. Suriyeli sığınmacıların Bursa'daki durumuyla ilgili iki farklı görüş var. Biri istihdama katkıları. Eğer Suriyeli göçmenler olmazsa birçok sektörde sorun yaşanacağı iddia ediliyor. Diğer görüş ise kent içinde oluşturdukları gettolar. Bunların ileride büyük sorunlar doğuracağını savunanlar var.
Bugüne kadar Suriyeliler dışında Bursa'da saat satan Afrikalıları, inşaatlar ve tekstil atölyelerinde çalışan Afganistan ve Tacikistanlıları görmüştüm. Dün Bursa Hakimiyet Gazetesi Sorumlu Yazıişleri Müdürü Kemal Göz'le birlikte Sönmez Medya'ya gelirken iki Moğol yolumuzu çıktı. Önce kırık dökük Türkçeleriyle selam verdikten sonra dertlerinin ne olduğunu anladık.
Elleriyle otobüs terminalini işaret ederken İstanbul'a gideceklerini ve yol paraları olmadığını söylediler.
Uzun yıllar Santral Garaj civarındaki bürolarda çalıştığım için Anadolu'nun birçok kentinden gelen dilencilerin otobüs bileti parası istediklerine şahit olmuştum. İlk kez bir Moğol yol parası istiyordu.
Suriyeli, Afganistanlı derken Moğol'u da gördük.
Bu karşılaşma bana daha ortaokul yıllarında derslerde anlatılan kavimler göçünü hatırlattı. Bilirsiniz, Orta Asya'daki kuraklık yüzünden kavimler göçü başlamıştı.
Yeni kavimler göçü gerçekleşiyor....
DEVLET OKULU ÖĞRENCİLERİ PANDEMİDE İNGİLİZCE DERGİ ÇIKARDI
Koronavirüs pandemisi döneminde en çok okulların kapalı olmasına üzüldüm. Çünkü Avrupa'nın birçok ülkesinde ağır pandemi şartlarında tam kapanma dönemleri hariç okullar hep açık kalmıştı.
6 Eylül'de ilk ve orta öğrenimin, ekim ayında da üniversitelerin eğitime başlayacak olması çok sevindiğim haberlerden biri.
Dün Sönmez Medya'da üç minik öğrenci ve öğretmenlerini ağırladım. Pandemi döneminde boş durmamış, İngilizce dergi çıkarmışlardı.
Bu konuda öğrencileri motive ederek 'Original Reader' adlı derginin çıkarılmasını sağlayan Nuri Erbak Ortaokulu Müdür Yardımcısı ve İngilizce Öğretmeni Sermin Ürkmez Türkkan'a göre, İngilizce dergi Bursa'da aynı düzeydeki öğrenciler arasında bir ilk. Özel okullar bile henüz yapmamış. Bu arada İş insanı Mehmet Erbak da gereken desteği sağlamış.
Ziyarete gelen 6'ncı sınıf öğrencileri Barın Demir, Defne Avyüzen ve Öykü Sonay Türkkan'la bir süre sohbet ettik. Baştan söyleyeyim; dijital yayıncılık konusunda oldukça bilgili olan ve dergi çıkaran öğrencilerin hiç biri gazeteci olmak istemiyor. Hedefleri doktorluk. Yayıncılığı ise hobi olarak görüyorlar.
65 sayfalık dolu dolu bir dergi çıkaran minikler ve öğretmenlerin hedefi bunu düzenli olarak devam ettirmek.
Fırsat verilir ve motive edilirse çocukların başaramayacağı iş yok. Tebrik ediyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder