Koronavirüs salgında tehlike çanları yeniden çalmaya başladı. Bunun en büyük etkenlerinden biri, Temmuz ayı başından itibaren kaldırılan kısıtlamaları sanki pandemi bitmiş gibi algılanması.
Koronanın ilk çıktığı günleri hatırlarsınız; maske takar, yanımızdan dezenfektan ya da kolonyayı ayırmazdık. Marketten aldığımız malzemeleri tek tek dezenfektandan geçirip, poşetleri ise balkonlarda güneşe bırakırdık.
Artık bunları yapan var mı bilmiyorum ama ilk aylardaki bu titizlik büyük fayda sağlamıştı. Ayrıca, başta Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, olmak üzere hem hükümet yetkilileri, hem bilim insanlarının açıklamaları insanlarda korku iklimi yaratmıştı. Bu tür salgınlar için biraz korku olmasının faydalı olduğunu sonradan anladık.
Şimdi, garip bir şekilde temel altın kurallar olan maske, mesafe ve temizliği bir tarafa bıraktık. Geçen yıl tam bu zamanlarda Avrupa'da aşılama başladığında, sosyal medya ve haberlere yeniden bir göz atmanızı isterim. En büyük şikayet aşı temini konusundaydı.
'Neden Türkiye aşı temin edemiyor' eleştirileri ülke gündemini oluşturuyordu. Yoğun çabalar sonucu önce Çin aşısı ardından Biontech aşısı geldi. Bu kez aşı reddi ve tereddüt ortaya çıktı.
Aşının hastalığın öldürücü hale gelmesini engellediği artık bilimsel bir gerçek. Daha dün ABD'den gelen haberden bir bölümü aktarayım:
'ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri'nden (CDC) alınan verilerin analizine göre, Covid-19'a karşı tam aşılı kişilerin yüzde 99,99'undan fazlasının hastaneye yatmasını gerektiren veya ölümle sonuçlanan bir Covid-19 enfeksiyonuna yakalanmadı. Kurum, sonuçların, gerçek hayatta beklenildiği şekilde, aşıların yüksek koruma sağladığını gösterdiğini söyledi'
Önceki gün de Anadolu Ajansı'nın hastanelerin yoğun bakımlarından yaptığı haber de aynı sonucu gösteriyor. Aşısız olanlar maalesef yoğun bakımda ölümle pençeleşiyor ya da yaşamını yitiriyor.
Vaka sayısının artmasında kurallara uymamanın yanı sıra çok hızlı yayılan delta varyantı kadar aşı tereddüdü de etkili.
Bugünkü manşetimizde yer alan Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Serap Şimşek Yavuz'a göre, vaka sayısı daha da artacak ve ağustos çok sıkıntılı geçecek. O yüzden bulaştırma zincirini kıracak önlemler alınmalı.
Türkiye'de halen virüsün bulaşmasını engelleyecek oranda toplumsal aşılama oranına ulaşmadığımızı da vurgulayan Prof. Dr. Yavuz, 'Şu andaki yüzde 30'luk toplum bağışıklığı oranımızla bu enfeksiyonun yayılmasını kesemeyiz. Ağustos çok daha sıkıntılı görünüyor benim açımdan bu hızla giderse on günde bir ikiye katlanacak vaka sayıları' mesajını verdi.
'Ya aşı olacak bu insanlar, hayır ben aşı olmuyorum diye ısrar ediyorsa o zaman da mutlaka test yaptırarak belirli yerlere girmesi gerekir' diyen Prof. Dr. Yavuz, 'O nedenle böyle uygulamalara geçmemiz gerekecek gibi gözüküyor' diyerek, önümüzdeki günlerde hükümetin bu yönde karar alacağı sinyalini de verdi.
SAĞLIK MÜDÜRÜNÜN SİTEMİ VE BURSA'DAKİ SON DURUM?
Bursa, geçen yıl salgın nedeniyle çok sıkıntılı aylar geçirdi. Aynı durumların yaşanmaması için aşılamanın hızlanması gerekiyor. Dün Bursa Valisi Yakup Canbolat sosyal medya hesaplarından açıklama yaparak, Bursalılara seslendi. Aşı haritasını da paylaşımına ekleyen Vali Canbolat, 'Bursa'mızın aşı haritasındaki renginin mavi olması için henüz 1. Doz aşısını yaptırmamış bütün hemşerilerimizi aşıya bekliyoruz. Lütfen toplumumuzun ve kendinizin sağlığı için aşınızı yaptırınız' dedi .
Son durumu sormak için aradığım Bursa İl Sağlık Müdürü Fevzi Yavuzyılmaz ise aşılama hızının yavaşlamasından şikayetçi.
'Söyleye söyleye dilimizde tüy bitti' diyen Yavuzyılmaz'ın verdiği bilgiye göre, günlük vaka sayısı Bursa'da 600'ü geçti.
Günde 100 bin doz aşı yapacak kapasiteye sahip olduklarını kaydeden Yavuzyılmaz, halen günde 45 bin doz aşı yaptıklarını bunun sadece 10 bininin birinci doz olduğuna dikkat çekti. Yavuzyılmaz, şöyle devam etti:
'Toplam bir milyon 610 bin kişi aşılandı. Birinci, ikinci ve üçüncü doz sayısı da 2 milyon 955 bin. Henüz yüzde 68-69 oranındayız. Haritada maviye geçmemiz için 150 bin kişiyi daha aşılamak zorundayız. Günde 10 bin kişi ilk doz yaptırıyor. Bu demektir ki 15 gün sonra maviye ulaşabiliriz'
AFGANİSTAN'A GİTMEK ZOR GELMEK İSE ÇOK KOLAY
Son günlerdeki en önemli gündemlerinden biri düzensiz göç. Resmi rakamlara göre, Türkiye'de yakalanan düzensiz göçmenlerin yüzde 40'ı Afganistanlı. Yine resmi verilere göre, Türkiye'de 7 Temmuz 2021 itibarıyla yakalanan 62 bin 687 düzensiz göçmenin 25 bin 643'ünü Afganlar oluşturuyor.
Cinsiyete ilişkin resmi veri yer almasa da Türkiye'ye gelen Afganlar arasında kadın sayısı yok denecek kadar az.
Dolayısıyla bu rakamlar büyük endişeye ve beraberinde tepkiye neden oluyor. Üstüne üstlük bir de sosyal medyaya çıkıp, Türkiye'yi eleştirmeleri, konunun vahametinin üzerine tuz biber ekiyor.
Afganistan'dan Türkiye'ye düzensiz göçmenler elini kolunu sallayarak geliyor. Eskiden geçiş ülkesiyken şimdi Afganlılar için hedef ülke haline geldik. Avrupa ülkeleri birer ikişer Afganlıları geri göndermek için harekete geçti bile.
Peki, Afganistan'dan Türkiye'ye gelmek bu kadar kolayken bir Türk vatandaşı Afganistan'a gitmek isterse neler yapması gerekiyor?
Bugüne kadar dünyanın birçok ülkesini dolaşan gazeteci arkadaşımız Kenan Sertalp, merak edip araştırmış, karşılaştığı mevzuat, AB ve ABD'deki vize konularına yabancı olmayan Sertalp'i bile şaşkına çevirmiş. Nasıl çevirmesin?
Afganistan Büyükelçiliği 40'a yakın belge istediğini yazan Sertalp'ın sosyal medyada paylaşımını sizlere aktarayım:
'Benzeri belgeleri AB ülkeleri ve ABD vizelerini alırken de kaç kez hazırlamıştım ama hiç biri "noter onaylı banka hesabında 100 bin dolar" istememişti! Dışişleri'ni bilmem ama eskilerde Hariciye'de mütekabiliyet esası vardı. Yani bir ülke size nasıl şartlar ileri sürüyorsa, hemen benzeri şartlar o ülke vatandaşlarından istenirdi...
Bunun arkasında farklı planlar var ise bilmem ama beni ülkesine almak için böylesi şartlar isteyen Afganistan vatandaşlarının benim ülkeme komşu olmamasına rağmen, aradaki Müslüman ülke İran'ı bin kilometre geçip, ülkeme yürüyerek girmeleri normal mi?'
Sertalp, sonuna kadar haklı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder