Son günlerde Türkiye'de en çok tartışılan konulardan biri düzensiz göçmenler sorunu. Suriye'deki savaş nedeniyle başlayan göç dalgasıyla ülkemize resmi rakamlara göre, 4 milyon, gayri resmi olarak da 6 milyon sığınmacı geldi.
Sadece Suriyeliler değil, Türkiye'ye Afrika ve Orta Doğu ülkelerinden gelen göçmen sayısı 8 milyon olarak tahmin ediliyor.
Suriyelileri tartışırken, gündeme Afganistan'dan gelen sığınmacılar da girince, zaten var olan göçmen karşıtlığı zirve yaptı. Oysa bizler, göçmenliğin ve onun acılarını en çok bilen milletlerden biriyiz. Balkanlardan Kafkaslara kadar göç edenlerin yaşadıklarını aradan 100 yıl geçmesine rağmen unutmadık. Daha yakın tarihli olanlar da var. Almanya'ya çalışmak için gidenlerin Solingen de ırkçı bir saldırıda nasıl diri diri yakıldıkları hafızalarımıza kazındı.
O yüzden göçle gelenlere empati ile yaklaşmak insanlık görevi. Bunu yaparken kapılarımıza açalım, isteyen elini kolunu sallayarak gelsin de demek istemiyorum. Türkiye önlem alıp, ABD ve AB ülkelerindeki gibi ciddi göçmen politikaları oluşturmak, sistem kurup bunları izlemek zorunda.
Tartışmalara en son Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı yapan Faruk Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla katıldı.
Mesajına, bugün dünyanın en önemli sorunlarının başında düzensiz göçün geldiğini vurgulayarak başlayan Çelik, kuraklık, açlık, güvenlik ve benzeri sorunlarla insanlar dalgalar halinde göç ettiklerini hatırlattı. Afganistan'da sadece güvenlik sorunu olmadığını, yıllardır süren kuraklık ve açlığın da bulunduğuna dikkat çeken Çelik, 6 yıl önce bakanlık görevindeyken Samsun'da yaptığı konuşmanın görüntülerini ekledi.
Bu konuşmasında, 2030 yılında 700 milyon insanın yerinden yurdudan kalkarak başka yerlere sığınacağını söyleyen Çelik, şöyle devam etti:
'Nedeni kuraklık, açlık ve yoksulluktan kendi ülkelerini terk edecekler. Şu anda 10 milyon Suriyeli ile baş edemeyen dünya 15 sene sonra 700 milyon insan bu şekilde yollara dökülürse nasıl baş edecek. Yakın gelecekte petrol savaşları yok. Gıdaya ve suya erişim savaşları var'
'Türkiye'de göçmen karşıtlığı yapmak bize yakışmaz' uyarısında bulunan Çelik, mesajında şu görüşleri savundu:
'Ancak bu sınırlarımızdan elini kolunu sallayarak geçilmesine izin verelim demek değildir. Gelmek isteyen vize, ikamet ve benzeri kurallar dahilinde gümrük kapılarından, uçakla insani şartlarda gelmelidir.
Son olarak, Suriyeli sığınmacılar üzerinden yürüyen tartışmalarda bazı maksadı aşan ifadelerle Balkan, Kafkas muhaciri kardeşlerimizin incitildiğini görüyorum. Mülteci konusu tüm dünyada sorun, bu sorunun hiçbir yerinde olmayan asli unsurları tartışmaya dahil etmek yanlıştır'
'SORUNU ÇÖZMEK İÇİN ELİMİZDE SİHİRLİ DEĞNEK YOK'
Konuyu, bugünlerde Azerbaycan'da bulunan Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Uzmanı Prof. Dr. Ferhat Pirinççi'ye de sordum. O da yanıtladı:
Afganistan'dan gelenler için Türkiye transit bir bölge. Ana hedef değil. Bugünlerde iç politika malzemesi yapılmasının nedeni ise muhalefet partilerinin avantaj sağlamaya çalışması.
Türkiye açısından sınır güvenliğinin çok önemli olduğu vurgusu yapan Pirinççi, Suriye sınırı gibi İran sınırına da duvar örülmesinin hem terör hem de düzensiz göç açısından fayda sağlayacağına dikkat çekti.
Peki, işin İran boyutu?
'İran, Afganistan meselesinde değil aynı zamanda Irak ve Suriye'deki politikaları zaten bunla ilişkili ve İran bölgesel denklemin bir parçası. İran'ın sorumluluğu var. Kaygısı ve Türkiye adına hassasiyeti var mı? Yok.'
Göçmen sorununa iç politika mülahazaları çerçevesinde katı bir şekilde yaklaşmamak gerektiğini de ifade eden Pirinççi, 'Türkiye, göç konusunda dünyada çok ileri bir aşamada. Profesyonel bir şekilde süreç yönetiliyor. Kısa, orta ve uzun vadeli çözüm politikaları peyder pey uygulamaya konuluyor. Sorunun bütününü ortadan kaldıracak bir sihirli değnek yok'
ERMENİSTAN TAAHHÜDÜNÜ YERİNE GETİRMEYİNCE SORUN BAŞLADI
Prof. Dr. Ferhat Pirinççi, Azerbaycan konusunda önemli çalışmalara imza atan bir uzman. SETA Vakfı bünyesinde Muhittin Ataman ile birlikte 'Çıkmazdan Çözüme Karabağ Sorunu' adlı kitabı hazırladı. Türkçe ve İngilizce yayınlanan bu kitap geçtiğimiz ay Bakü'yü ziyaret eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'e de verildi.
Azerbaycan'dan ve Türkiye'den alanında yetkin akademisyen ve uzmanların katkı sağladığı kitapta, Karabağ sorununun anlamını, tarihsel arka planını, İkinci Karabağ Savaşı'nı ve üçüncü aktörlerin Karabağ politikalarını geniş bir perspektiften inceleniyor.
Pirinççi, bu günlerde Bakü ve Gence'yi ziyaret ediyor. Özellikle Gence'de Ermenistan'ın savaştan uzak kentlere füze saldırılarında aralarında çocukların da yaşamını yitirdiği bölgeye ziyaretinde oldukça duygulanan Prof. Dr. Pirinççi, bölgedeki son durumu da anlattı:
'Çatışmaları sona erdiren 9 Kasım'daki üçlü bildiriden sonra Ermenistan çekilmesi gereken yerlerden çekildi. Ancak beyannamenin Nahcivan'la Azerbaycan arasında koridor açılması taahhüdünü yerine getirmiyor. Sınır hattının net olarak belirlenmesine yanaşmıyor. Üçüncüsü de tacizlerine devam ediyor.
Şu anda Azerbaycan için en önemli olan şey Ermenistan'ın daha önceden cephe hattı ve yerleşim alanlarına döşediği mayınların temizlenmesi. Onbinlerce mayından bahsediyoruz. Bunların da mayın haritalarını vermiyor. Vermeyince temizliği çok daha büyük zaman alıyor. 5-10 yıl arasında temizlenebilecek. Çok ciddi can kayıplarına yol açacak hem de zamana ve maliyete yol açıyor'
Ermenistan'ın zaman zaman provokasyon ve saldırı yaptığını ve karşılığını sahada misliyle aldığını kaydeden Pirinççi, şunları söyledi.
'Türkiye de geçmişte olduğu gibi bugün de Azerbaycan'ın yanında üst düzey heyetler sürekli olarak karşılıklı ziyaretler gerçekleştiriyorlar'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder