İnsanoğlunun evreni tanıma yolculuğu başını yukarıya kaldırıp gökyüzüne bakmasıyla başladı.
Binlerce yıllık bu serüvenin büyük bir bölümü izleyerek, hesaplamalar yaparak ve anlamlar yükleyerek geçti. Kimileri kurbanlar adarken, kimi uygarlıklar gökyüzünü inceleyerek kimi ayı kimi güneşi merkeze oturtarak takvimler yaptı.
Astronom Galileo Galilei, hapiste ölmeyi göze alarak dünyanın döndüğünü yine gökyüzünü inceleyerek buldu.
Daha yolculuk hayal dahi edilemezken, gezegenler keşfedildi, uzaklıkları büyüklükleri hesaplandı. Teknolojinin gelişmesiyle her yeni gözlem yeni ufuklar açtı.
Sonunda iki kutuplu dünyanın yarışı sayesinde hayal edilen yolculuk gerçekleşti. ABD, aya seyahati propaganda malzemesi olarak etkin bir şekilde kullanarak, henüz televizyon yaygınlaşmadığı için dünyanın dört bir yanındaki sinemalarda gösterilmek üzere film kopyaları gönderdi.
Sanırım ilkokul birinci sınıftaydım. Dedem elimden tutup, Diyarbakır'daki yazlık Yıldız sinemasına götürmüştü. Heyecanla izlediğim görüntülerin ardından uzay merakım başladı. Sonraki yıllarda bu merak yeni gelişmeleri anlatan kitapları okumak ve bilim-kurgu dizileri ilgisiyle devam etti.
Geçen Perşembe akşamı yine gezegenlerin daha doğrusu Mars'ı daha yakından incelememiz, hatta burada kurulacak koloninin ilk adımı olan yolculuk gerçekleşti.
NASA'nın Florida'da bulunan Cape Canaveral Hava Kuvvetleri İstasyonu'ndan 30 Temmuz 2020'de fırlatılan uzay aracı, 7 ayda yaklaşık 470 milyon kilometrelik bir yolculuktan sonra öngörülen tarihte Kızıl Gezegen'e ulaşmayı başardı.
Canlı yayındaki her sahne tarihe kazınacak türdendi. Her aşama alkışlarla karşılandı. Sonunda ilk fotoğraf ve görüntüler ulaştı. Aradaki mesafe nedeniyle biz bunları 11 dakika sonra görebildik.
NASA'nın canlı yayını izlerken, bilimkurgu filmlerdeki sahneleri sanki yaşıyor gibiydim. Sanki, uluslar arası bir dijital platformda yayınlanan zaman zaman yolculuğu ve koloni kurmayı hedefleyen Elon Musk'un konuşmalarının da yer aldığı Mars dizisinden farkı yoktu.
Belki bizim kuşak göremeyecek ama bir yüzyıl sonra Ay ara üs olarak kullanılıp, Mars'taki koloni hayata geçmiş olacak.
İlk aşamada ise üzerinde 20 kamera ve bir çift mikrofon olan Perseverance'ın yani Türkçe adıyla Azim'in Dünya'ya çok sayıda özel görüntü yollaması beklenirken, araçta bulunan ve kamera çekim kabiliyeti olan bir mini helikopterin de uçurulmaya çalışılacak. Mars'ta bir zamanlar olduğu tahmin edilen canlı yaşamın izleri aranacak. Hem de bizim Salda gölünün benzeri krater ve çevresinde.
Gelelim asıl konuya...
Canlı yayına ABD'deki Türk uzmanlar birer ikişer bağlanırken, acaba bu projede çalışan bilim insanımız var mı? diye merak etmiştim. Çünkü ay yolculuğunda görev alan aracın mekanik yazılımını da bir Türk yapmıştı.
Sonunda haberi dün geldi.
BURSA ANADOLU LİSESİ'NİN GURURU: PROF. DR. BAKKALOĞLU
Bursaspor camiasının yakından tanıdığı Mimar İlhan Uslu'nun sosyal medya paylaşımından öğrendim. Mars'a gönderilen aracın özel yan kamerasını Prof. Dr. Bertan Bakalloğlu tasarlamış.
Perseverance projesinin başkan yardımcısı Matt Wallace, 'İlk kez kendimizi başka bir gezegene inerken çekilmiş yüksek çözünürlüklü bir videoda gördük' sözlerinin altında da Bakkaloğlu'nun tasarımı yatıyordu.
53 yaşındaki Bakkalloğlu, Bursa Anadolu Lisesi'nden 1986 yılında mezun olduktan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nin elektrik-elektronik mühendisliğini bitirmiş. Ardından kariyer yolcuğu ABD'de devam etmiş. Halen Arizona State Üniversitesi'nde görev yapıyor. Geçen yıl da eyaletin en iyi öğretim üyesi seçilmiş.
İlhan Uslu ile bağlantısına gelince; Bursa Anadolu Lisesi'nde üç yıl aynı sırayı paylaştıklarını söyleyen Uslu, 'Çok başarılı ve zeki bir öğrenciydi. Üniversiteye birlikte hazırlandık. O Boğaziçi'ni ben İTÜ'ni kazandım. Bursa ile bağını hiç koparmadı. Sık sık Bursa'da yaşayan annesini ziyarete gelir. Halen Bursa Anadolu Lisesi grubumuzda da yer alıyor. Her Bursa'ya geldiğinde mutlaka görüşürüz. Onunla gurur duyuyoruz' dedi.
BUSİAD'IN PANELİNDE VERDİĞİ MESAJLAR
Prof. Dr. Bakkaloğlu ile ilgili internette araştırma yaparken, 17 Aralık 2019'da Bursa Sanayicileri ve işinsanları Derneği'nin 17 Aralık 2019'da düzenlediği 'Endüstri 4.0/Dijital Dönüşümde Üniversite sanayi birliği ABD Yaklaşımı' konulu panele konuşmacı olarak katıldığını da gördüm.
Burada yaptığı konuşma da önemli mesajlar içeriyor.
Dün Bursa'nın Ar Ge, İnovasyon ve girişimcilik merkezi olmasıyla ilgili yazımda, ABD'ye giden bilim insanlarımızın nasıl başarılı olduklarına değinmiş ve Ar Ge fonlarının önemini vurgulamıştım.
Prof. Dr. Bakkaloğlu da 2019'daki konuşmasında meğer aynı konuya dikkat çekmiş. Bir bölümünü aktarayım:
'ABD'de akademisyenler sözleşmelerini 9 ay yapıyor. Yaz ayları 3 ay ücret almıyor. 3 aylık maaşlar için Ar Ge fonlarını kullanmak zorunda kalırız. Dolayısıyla mali ve akademik özerklik için dışarıdan fon bulmanız gerekiyor'
Bakkaloğlu'nun diğer önemli bir vurgusu da araştırma ve geliştirmenin önemine dair:
'Türk endüstrisinin genel problemlerinin arkasına saklamamak lazım. Sanayide her sektörün taze kana ve yaratıcı iş gücüne ihtiyacı vardır. Yeni ve yaratıcı Ar Ge ilişkisi her tesise daha da değer katar.En zararlı yaklaşım ise kısır döngüdür'
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder