28 Haziran 2021 Pazartesi

Acil serviste 12 saat: Tehlikenin farkında değiliz [09 Mart 2021]

Koronavirüs pandemisi başladığından beri hastaların nasıl acı çektikleri ve neler yaşadıkları sürekli anlatılır, fotoğraf ve görüntüler yayınlanırdı. İnsanın kendi gözüyle görüp yaşaması ayrı bir duyguymuş.

Gemlik Devlet Hastanesi'nde 12 saatlik zorunlu nöbetimden gözlemlerimi sizlerle paylaşayım.

Zorunlu nöbet diyorum; çünkü hiç kimse hele acil servis önünde o kadar süre beklemez. Nöbetim sabah saat 05.00'te annemin rahatsızlığı nedeniyle Gemlik Devlet Hastanesi acil servisine adım atmamla başladı.

Gecenin en zorlu saatleri, yani uykunun insana hükmettiği anlarda acil servisteki görevlileri sanki günün normal saati gibi enerji içinde hastaların acılarını dindirmeye çalışıyorlardı. Üstelik bazılarının 24 saatlik nöbetinin bitmesine birkaç saat kalmasına rağmen gelen her hastaya aynı ilgi gösteriliyordu.

Aşırı gaz yüzünden karnı davul gibi olandan tutun da pipeti parçalara ayırarak burnuna tıkan 3 yaşındaki Zeynep'e kadar her türlü hasta gün boyu geldi. Tedavileri hızlı yapılıp dertlerine çare bulundu.

Beni en çok etkileyen ve başlıkta vurguladığım gibi tehlikenin farkında değiliz dediğim bölüme gelince;

Acil servisin koronavirüs hastaları ve şüphelileri için giriş ve gelen hastalara ilk müdahalenin yapıldığı bölüm farklı.

Koronavirüs hastalarını, nefes alamayınca acı içinde kıvranırken çıkan yardım çığlıklarından tanıyorsunuz. Ardından doktorundan hemşiresine, hastabakıcısına kadar bir telaş ve koşuşturma başlıyor. Bir yandan damar yolu açılırken, diğer yandan oksijen maskesi takılıyor. İlaç ve oksijene tepki verenler rahatlıyor ama bunların yetersiz kaldığı hastalar da var. O zaman daha zorlu olan entübe işlemi.

Yaşlı bir hastanın kuş gibi çırpındığını gördüm. Sonra kalbi bu yüke dayanamadı. Acil servis ekibinin uğraşları sonucu kalbi yeniden çalıştırılan hasta entübe edildi. Ancak tüm çabalara rağmen kurtarılamadı. Diğer iki kadın hasta ise daha şanslıydı. Oksijen ve verilen ilaçlarla nefes almaya başlayınca rahatladılar.

Televizyonlarda bugünlerde hastane dizilerinin kahramanları konuşuluyor. Hatta onlarla kamu spotları bile çekiliyor. Siz asıl kahramanları acil servislerde görün.

Çay molalarındaki sohbetlerde sanki biraz önce hastaları yaşama döndüren onlar değilmiş gibi mütevazı, zorluklara ve yüksek riske rağmen gülümsemesini yitirmeyen gencecik insanlar.

İyi ki varsınız.

Şimdi bilim insanlarının neden feryat figan içinde insanları dikkatli olmaya çağırdıklarını çok daha iyi anlıyorum. Duyarsız davrananları benim gibi 12 saat değil, 5 dakika o hastaları görürlerse nasıl bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu çok daha iyi anlarlar.

Gemlik Devlet Hastanesi ile ilgili son bir not: Gemlik'e hakim bir tepede kurulan hastanenin kafeterya ve büfe bölümü kapalı. Hasta yakınları bir şişe su almak için yaklaşık 3 kilometre aşağıya inmek zorundalar. Yaya gitmek imkansız, ya aracınızla gideceksiniz ya da taksi tutacaksınız.

Deyim yerindeyse Kerbela gibi...

BURSA İÇİN KRİTİK HAFTA: YA TAMAM YA DEVAM

Sağlık Bakanlığı haritasında Bursa'nın sarı çıkması, 3 müjde getirmişti. Ancak aradan geçen bir haftada gördük ki vaka sayısı her geçen gün artıyor. İyi ki değerlendirmeler 15 günlük yoksa pazar gününü yitirecektik. Bu gidiş aslında, geçtiğimiz hafta Bursa Valisi Yakup Canbolat'ın da dediği gibi hayra alamet değil.

Geçen hafta sonu aylar sonra Bursalılar yasaksız günlerin tadını çıkardı. Cumartesi günü çok yoğun bir kalabalık vardı. İnsanlar AVM'lere, sahillere akın etmişti. Sosyal medya üzerinden yoğunlukla ilgili peş peşe uyarılar etkili oldu ki Pazar günü aynı yoğunluğu göremedik.

Vali Canbolat, sosyal medya hesabından önce salgının kontrol altına alınması için hareketliliği azaltmak zorundayız uyarısını yaptıktan sonra, şu sözlerle Bursalılara seslendi:

'Tedbirleri tam olarak uygulamadan sarı rengi maviye dönüştürmemiz mümkün görünmüyor. Hep birlikte hareket ederek ilimizi orta risk grubundan çıkaralım. Hafta sonu zorunlu olmadıkça dışarı çıkmayalım. Her vatandaşımızdan anlayış ve bir süre daha fedakarlık bekliyorum.'

Vali Canbolat, akşam saatlerinde Sağlık Bakanlığı'nın risk haritasını paylaşarak, 'Bursa için yaklaşan tehlikenin farkında mıyız?' sorusunu yöneltti. İki günden beri de merkez ve tüm ilçelerdeki denetimlerle ilgili paylaşımlar yaptı.

Bursa için bu hafta çok kritik. Ya tedbirli olarak özgürlüğün tadını çıkaracağız ya da yine yasaklı dönem başlayacak.

'HACI YAREN' ADEM AMCAYA KAVUŞTU

Çocukluğumuzda, büyüklerimiz leyleklerin güneye doğru yaptıkları göçü kutsal topraklara yolculuk olduğunu anlatır ve 'hacı leylek' sıfatını eklerlerdi. Büyüyünce aslını öğrendik ama babamın küçükken leylekleri örnek vererek anlattığı ders alınacak hikaye hala hafızamdaki ilk günkü tazeliğini koruyor.

Benzeri hep anlatılır; küçük çocuk leyleği görünce yüzlerce soru sorar. Aradan yıllar geçer baba yaşlanır, bu kez o evladına aynı soruyu yöneltince, babasının sabrı olmayan oğul, 'baba leylek işte neyini soruyorsun' yanıtıyla tersler. O da yıllar önce kendisinin sorularını hatırlatır.

O yüzden leylekleri hem baharın müjdecisi hem de bu hikaye nedeniyle severim. Ayrıca havada görmenin de o yıl çok seyahat anlamına geldiğine inanmaya devam ederim.

Bursa'nın artık simgesi olan Yaren leylek ile Adem amcanın öyküsünü artık dünya biliyor. Bu yıl 10'uncu vuslat da gerçekleşti. Almanların takip cihazı taktığı Jonas gelip geçiş yapmış, Yaren gecikmişti. Aslında Yaren'in artık yaşlandığı ve belki de bu yolculuğu tamamlayamamasından endişe ediliyordu ama korkulan olmadı.

Doğa fotoğrafçısı Alper Tüydeş sayesinde günler öncesinden Türkiye ve dünyadaki kuş meraklıları Yaren'i takibe almıştı.

Şimdi hem Adem amcanın hem de Alper Tüydeş'in en mutlu günleri.

Hoş geldin 'Hacı Yaren'.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...