Bursa'nın tarımsal üretimi bir hazine değerinde zenginliğe sahip.
Zeytin ve kestaneden şeftali ve çileğe, siyah incirden domates ve soğana, armuttan enginara ne ararsanız en kalitelisini bulabilirsiniz.
Son 50 yıldaki sanayileşme ve onun getirdiği göç dalgası maalesef tarım alanlarını her geçen yıl biraz daha daralttı. Buna rağmen Bursa hala güçlü tarım kimliğini korumayı başarıyor ve katma değerli hale getirmek için çaba sarf ediyor.
Yalnız, son yıllarda birkaç üründe kan kaybı yaşıyoruz.
Geçen yıl Uludağ Çileği üretiminin neredeyse durma noktasına geldiğini yazmıştım. Çiftçinin dağ çileğini söküp yerine daha fazla verim aldığı başka türleri tercih etmesi bu sonucu doğurmuştu.
Uludağ Çileği'ndeki üretim düşüşünü kamuoyuna duyuran Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Meclis Başkanvekili ve Dış Ticaret Konseyi Başkanı Murat Bayizit, bu kez Bursa denilince herkesin aklına gelen bir ürünün tescilini Aydın'a kaptırdığımızı açıkladı.
Aynı zamanda tarımsal ürün ihracatçısı olan Bayizit'ın verdiği bilgiye göre, Aydın Ticaret Borsası, kestanenin tescili için 8 Eylül 2015'te TR-PDO-0005-01362 referans numarasıyla Avrupa Birliği'ne başvurdu. AB Komisyonu yaptığı inceleme sonunda 'Aydın Kestanesi'ni tescilleyerek bu kararı 4 Haziran 2020'da yayınladı. Aydın Kestanesi, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından Gaziantep Baklavası, Aydın İnciri ve Malatya Kayısısı'nın ardından Türkiye'nin 4'üncü coğrafi işaretli ürünü olarak tescil edildi.
Bu kararla Bursa denince akla gelen tarımsal ürünlerin ilk sıralarında yer alan kestaneyi de Aydın'a kaptırdık. Bursa Kestanesi de tarih oldu.
İşin aslına bakarsak; Ödemiş Bozdağ yıllar önce Türkiye'deki marka tescilini tamamlamıştı. Bursa da uzun yıllardan beri kestaneyi Aydın Ödemiş başta olmak üzere başka kentlerden alıp kestane şekeri gibi katma değerli ürün haline getiriyordu.
Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın hazırladığı 2018 yılında hazırladığı "Turkey Home" özel ekinde yayınlanan makalede bu ayrıntı yer almış ve kestane şekerinin gerçek sahibinin Bursa değil Ödemiş olduğu, yazıyı kaleme alan Aksaray Üniversitesi Turizm Fakültesi'nden Doç. Dr. Aysu Altaş tarafından dile getirilmişti.
Böyle giderse Bursa'ya özgü daha çok ürünü başka kentlere kaptıracağız.
SONBAHARDA PAZAR BİR BAŞKA GÜZEL...
Sonbaharın hüznü, kışın gelişini haber vermesinden kaynaklanır. Yine de sonbaharın ayrı bir güzelliği var. İlkbahar nasıl doğanın uyanışını müjdeliyorsa, sonbahar ise, bu uyanışın meyvelerini topladığımız mevsim.
Bunun en güzel yansıdığı yerlerden biri de pazarlar. Geçen hafta uzun süredir yaz sıcağı yüzünden aksattığım Reyhan ve Tuzpazarı gezisine çıktım.
Tezgahlar rengarenk, hem yaz, hem sonbahar ürünleriyle dolu. Bir yanda sera ürünü olmayan sebzeler, diğer yanda doğanın tüm renklerini barındıran meyveler. Turşulukların bulunduğu tezgahlar ise tablo gibi.
Fiyatlara gelince; bazı ürünlerde nispeten ucuzluk görülse de genel anlamda enflasyonunun yansıması açık biçimde hissediliyor. Takip ettiğim ürünlerden söyleyeyim. Geçen yıl derin dondurucuda saklamak üzere aldığım şeker fasulyenin kilosu 8 liradan 15 liraya kadar yükselmiş.
Kilosu 7 liradan düşük meyve yok. Üzüme ayrı bir parantez açayım. Bursa'ya yakın köylerden biri olan Karabalçık köyünden getirilen 6 çeşit üzüm sepetleri dikkati çekti. Tüm çeşitlerin kilosu 7 lira. Geçen yıl 3 liraya alıyorduk bu üzümleri.
Pazarcılar da fiyatların yükselmesinden şikayetçi. Tablo gibi nitelediğim turşuluk ürünlerin bulunduğu tezgahtaki pazarcı, 'Güzel de alıcı yok' siteminde bulunuyor. İnsanlar artık, turşu kurmak yerine daha ekonomik olan hazır turşuyu tercih ediyormuş.
PAZARA MASTERCHEF TÜRKİYE DOPİNGİ
Son yıllarda televizyonlarda yarışmalar büyük ilgi görüyor. Bahar aylarındaki Survivor, popülaritesini MasterChef'e bıraktı.
Koronavirüs, Doğu Akdeniz, enflasyon tartışmalarından bıkan insanlar televizyon başında geçirdikleri saatleri bu programlara ayırıyor. Toplumun nabzını iyi tutan Acun Ilıcalı'nın formatı, kitleleri kendisine çekmeyi başarıyor.
MasterChef'in topluma ilginç yansımaları var.
Tıpkı Survivor'daki ödül yemeklerinde olduğu gibi yapılan ürünler, internet üzerinden alışverişleri tetikliyor. Lahmacun veya hamburger gecelerinde satışların katlanarak büyüdüğü ilgili firmalar tarafından da doğrulanıyor.
Bunun semt pazarlarına yansıyan yönü de var.
İtalyan ve Fransız mutfağı bir yana meğerse bizim geleneksel yemeklerimizde de ne kadar çok çeşit kullanılıyormuş. Pazar gezisinde buna da şahit oldum.
Şeker fasulyesi aldığım tezgahta gördüğüm ürünü pazarcıya sordum. Frenk üzümüymüş... Pazarcı adını söyledikten sonra devam etti: 'Her gelen soruyor. MasterChef'te sosunu ve yemeklerde kullanım şeklini görenler alıyor. Bu yıl 700 kilo kadar aldım. Bitmek üzere keşke 1-2 ton alsaydım. Hepsi biterdi'
Sadece Frenk üzümü de değil, biberiye, mantar çeşitleri ile baharatlar revaçta. Akşam programı izleyen pazara ya da baharatçılara koşuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder