25 Mayıs 2017 Perşembe

GÖĞE KOMŞU TOPRAKLAR YA DA BİR AYRILIK KENTİ




Artvin’i yani göğe komşu toprakları anlatacağım yazıma,  çok kısa bir öykü ve bununla bağlantılı bir Behçet Kemal Çağlar şiiri ile başlamak istiyorum. 
Artvin gibi bir ayrılık kentine de bu yakışır...
Ünlü şair Behçet Kemal Çağlar’ın yolu bir gün Artvin’e düşer. Tarih 1930’lu yılların sonudur. Çağlar, Artvin’den geçerken yakın dostu Ardanuçlu Aşık Efkari’yi görmeden gidemez. Ardahan gelirken Sahara’nın Şavşat’a bakan yamaçlarını görünce Artvin’i anlatan şiiri kaleme alır.
Kokla gönül Artvin' in gülünden
 Şavşat' tan Borçka' dan Yusufeli'nden
 Git Hopa' da anla deniz dilinden
 Bak Çoruh namını yayıp geliyor

  Altta Çoruh suyu Deli horonda
  Artvin denilen yeşil balkonda
  Göğe komşu olan alın en sonda
  Rabbin dudağına değip geliyor

Çağlar, sadece bu şiirle de kalmaz. ‘’Eğlen Çoruh dur Çoruh’’ şiirinde ise barajlarla altı dizgin vurulan Çoruh’un sanki bugünkü halini anlatır.

Yalvardım, yakardım, köpürdüm taştım
Bir gece rüyamda sana ulaştım.
Dedim: Çoruh! İnsafa gel, dine gel!
Demedin mi bana sen "Artvin'e gel! "

Uçtum hasretinle, döndüm kuşa ben,
Geldim "Yalnızçam"a, "Ardanuç'a" ben
Hani vaatlerin? Nerdesin Çoruh!
Hala boynu bükük, yerdesin Çoruh!
Şiirdeki gibi davet Çoruh’tan değil, onun beslediği kimi zaman da aman vermeyerek göç etmeye zorladığı evlatlarından geldi. 21 yıl önce kurulan Bursa Artvin Vakfı’ndan oldukça uzun sürecek gezi daveti gelince önce tereddüt ettim. Ancak, Artvin’den çok Artvinlinin yaşadığı Bursa’daki dostlarımın her fırsatta anlata anlata bitiremediği toprakları görmek gerektiğine inanarak 7 günlük tam bir Çoruh safarisine katıldım.
Unutmadan Aşık Efkari bile Bursa’ya göç etmiş ve 15 Mayıs 1980’de yaşamını yitirdiğinde ise Çekirge’deki mezarlığa defnedilmiş... Tıpkı çok sevdiği Çoruh’un göçe zorladığı diğer bir çok Artvinli gibi ...  
Vakıf Başkanı Osman Başaran, Başkan Yardımcısı Erol Yıldırım, Genel Sekreter İsmet Aydın ve Yönetim Kurulu Üyeleri Ayhan Özdemir, Bekir Keskin, Bülent Ocak, Orhan Aslan ile 9 gazetecinin Sabiha Gökçen’den başlayan gezisinin ilk durağı, Batum’u saymazsak en yakın havaalanı olan Trabzon’du.
10 yıl önce geldiğim Trabzon’un beton yığınına dönüştüğünü görmek sadece beni değil, heyetteki herkesi üzdü. Deniz doldurulmuş ve dolgu alanına 25 katlı bloklar dikilmiş.
Demek ki Bursa gibi herkesin Doğanbey gibi kanayan yarası ve kent ucubeleri maalesef var.
KARADENİZ’İN PARİS’İ ARHAVİ
Sahil yolundan yeşili perdeleyen beton yığınları arasından bölge şivesiyle sanki bir İngiliz kentinin adı gibi telaffuz edilen Artvin’in sahil ilçesi Arhavi’ye ulaşıyoruz. Türkiye’nin en zengin işadamlarını çıkaran kent olan Arhavi, fındık ve çayın geliriyle ekonomik olarak iyi durumda. Belediye Başkanı Ak Parti’li Coşkun Hekimoğlu tarafından karşılanıyoruz. Zaten havaalanına indiğimizden beri karşılama uğurlama ritüelleri devam ediyor.
Başkan Hekimoğlu, Karadeniz’in Paris’i olarak nitelendirilen ilçenin bu yönünü merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in Arhavi’yi ziyareti sırasında yaşanan olayın öyküyle anlattı. Demirel’in en hızlı dönemleri gideceği yerlere önceden haber gönderdiği gibi Arhavi teşkilatından da köylülerin de miting alanına getirilmesini ister.
Çünkü, benim memurum benim işçim benim köylüm söylemi böylece daha anlamlı olacaktır.
Demirel, Arhavi meydanına gelir. Ancak, konuşmasına başlamadan önce şöyle bir alana bakar. Meydanı dolduranların neredeyse tamamına yakını ceket ve pantolonlu üstüne üstlük kravatlıdır. İlçe başkanına dönerek, ‘’Köylüler nerede diye sorar’’ aldığı yanıt karşısında da şaşırır. İlçe başkanı meydanının sağını solunu ortasını işaret ederek köylerin adını sayar. ‘’Bunlar köyden gelenler’’  sözleri üzerine şaşır ve gülümser.
Hekimoğlu, eskiden tekneyle ulaşımın sağlandığı günlerde, elbiselerinin ütüsü bozulmasın diye ayakta duranların da kıyıdan bakanlar tarafından ‘’işte bunlar Arhavili’’ dediklerini anlattıktan sonra bugünün Arhavi’sini anlatmaya koyuldu.
Doğu Karadeniz’de en geniş topraklara sahip ilçe de diğer yerleşim yerleri gibi kıyı, henüz betona dönmemiş, sahil yolu denizle ilçe bağlantısını kesmesine rağmen spor tesisleri ve yürüyüş bantları kentin kıyıya doğru ilerlemesini engellemek için bir set oluşturmuş.
Sosyal yönden de oldukça güçlü Arhavi’de 60 bin lira ödüllü tenis yarışmalarının düzenlendiğini söylesem şaşırırsınız değil mi Ama doğru belediye düzenliyor.
Hekimoğlu’nun  ‘’Bir köy evi ve arazisi bir aileyi geçindirmeye yeter. Göç edenlerden hiç olmazsa biri gelip burada yaşasın. Nöbeti devam ettirsin’’çağrısı ile ilçeden ayrılıyoruz.
TÜRKİYE’NİN İSVİÇRESİ
Geceyi geçirdiğimiz Belediyenin Borçka Barajı kıyısındaki Marina tesislerinden Valiliği ziyarete giderken, karanlıkta geldiğimiz yerin aslında bir doğa harikası olduğunu görüyoruz. Baraj kıyısındaki yamaçtaki ahşap konaklama tesisi ise her türlü konfora sahip. Belediye burada tam bir su sporları merkezi kurmuş. Baraj gölünü boydan boya geçen ziplene bile var.
Bu arada, Artvin gezisi boyunca mihmandarlığımızı Bursa’nın yakından tanıdığı Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü yapan ve ocak ayında Artvin Kültür ve Turizm Müdürlüğü’ne atanan Ömer Gümüş yapıyor.
Artvin Valisi Ömer Doğanay da 8 ay önce göreve başlamış. Göç kabusu yaşayan ve Artvin’in tarımsal arazileri olmadığı için tek çıkar yolun turizm olduğunun farkında. Körfez ülkelerinden yatırımcılar gelmiş, bölgeyi dolaşmışlar. Bir zamanlar madeni dolayısıyla bölgenin ekonomik yönden iyi bölgelerinden biri olan Murgul’u beğenmişler. Ancak ulaşım şartları onları da korkutmuş. En büyük beklenti. Ordu Giresun havaalanı gibi Karadeniz’i doldurarak yapılacak Rize Artvin Havaalanında. Artivin Hopa arasındaki Cankurtaran geçidini aşacak tünel de tamamlanırsa ulaşım sıkıntısı kalmayacak.
Hopa sınır kapısı ise günlük 20 bin giriş çıkışla bölgenin en hareketli ekonomik alanı.
Artvin Belediye Başkanı Ak Parti’li Mehmet Kocatepe de Uludağ için sıkça telaffuz edilen ‘Davos olacak’ benzetmesini Kafkasör için kullanıyor. Ona göre, Artvin, İsviçre, Kafkasör de Davos olacak. Teleferikten tesisler ve yollara turizmin gelişmesi için onlarca projesi var. Yapılaşma konusunda da kırmızı çizgisi, bina yüksekliğinin çam boyunu geçmemesi.
SAKİN ŞEHİR ŞAVŞAT
Rotamız, 2015 yılında İtalya’nın Milano kentinde yapılan  Cittaslow  Genel Kurulu'nda aldığı belge ile "sakin şehir" unvanını kazanan Şavşat.
Belediye Başkanı Ak Parti’li Belediye Başkanı Ahmet Sinan Öztürk, bizi ilçeye 25 kilometre uzaklıktaki  Türkiye’nin 40 Milli Park alanından biri olan Karagöl’de karşılıyor. 
Sakin şehir unvanına sıkı sıkıya sarılan ve onun getirdiği kuralları özümseyen bir başkan Öztürk. Karagöl’e de gözü gibi bakıyor. İlçede turizmin gelişmesi için Şavşat evlerinden kadınların el sanatları üretimine katkıya kadar bir çok proje yürütüyor.
Göç, onun da en büyük endişesi. O yüzden Şavşat’ta kalanlara devletin sahip çıkması gerektiğini söylüyor. Önerisi de şu köylerde yaşamını sürdürenlerden ne elektrik parası alınmasın, tüm sağlık ve sigorta işlemleri de ücretsiz yapılsın.
Başkan haklı; zaten ekip biçmek için toprak yok. İnatla nöbet tutan bu insanlara sahip çıkılması gerekir.
BORÇKA’NIN DA KARAGÖLÜ VAR
Bir sonraki durağımız Borçka… Kasıma ayına özenen mayıs ayı sabahında yağmur ve sisler içinde Borçka’ya varıyoruz. Hedefimiz Karagöl. Şavşat gibi Borçka’nın da Karagölü var. Ancak bu biraz daha yüksekte henüz çevresindeki karlar bile erimemiş. Kar birikintileri arasında Kardelenler baharı selamlıyor. Gölün çevresinde yürüyüş parkuru yapılmış. 45 dakikadaki göl çevresindeki turumuzda, günübirlikçilerden kamp kuran gençlere kadar Türkiye’nin dört bir yanından gelenlerle karşılaşıyoruz.
Sonra Çoruh nehrini takip ederek Muratlı Köyü’ne ulaşıyoruz. Burası sınırın sıfır noktası. Bir zamanların en gözde köylerinden biri ama şimdi göçle boğuşuyor. Köy kahvesinde sohbet ettiğimiz Muratlıların çoğunun bir yakını Bursa’da oturuyor.
DERDİ BÜYÜK YUSUFELİ
Artvin’in Doğu Anadolu’ya açılan kapısı Yusufeli. Vakıf Başkanı Osman Başaran’ın anlattığına göre tarihte 6 kez yer değiştirmiş. 1950’li yıllarda kurulan bugünkü Yusufeli, Türkiye’nin en büyük barajı 2019’da tamamlandığında yine taşınmış olacak.
Şu anda yeni Yusufeli’nin kurulması için çalışmalar devam ediyor. Ancak, dert bitmiyor. 2 yıllık süre içinde koca bir ilçe yer değiştirecek ama henüz bitmiş konut yok. 334 konutun ihalesi yapılmış. TOKİ’nin yapacağı konutlar için toplam 3bin başvuru yapılmış. Büyük çoğunluğu Bursa’dan da 680 kişi de dışarıdan başvuruda bulunmuş. Belediye Başkanı Ak Parti’li Eyüp Aytekin, yeni ilçe ve mevcut durum hakkında vakıf üyelerini bilgilendirirken bir de uyarıda bulunuyor.  Aytekin, “Hazırlıklı olun yakında kamulaştırma paralarını alacak olan Yusufelilerin adresi yine Bursa olacak. Geçmiş yıllarda imar durumunu veya deprem konularını bilmeyen Yusufelililer büyük zararlara uğradı. Aynı şeylerin yaşanmaması için vakıf içinde bir imar danışma bürosu faydalı olacaktır” diyor.
Yusufeli, Gürcistan’dan gelen turistler için de önemli bir durak. İşhan Kilisesi’nin bulunduğu köyün nüfusu da göçlerle erimiş. İki katlı sağlık merkezi terk edilmiş. Ama sevindirici gelişme kilisenin restorasyonu. Bir süre cami olarak da kullanılan İşhan kilisesi de definecilerden nasibini almış. Her tarafı delik deşik. Yerden yüksekliği 20 metreye ulaşan kubbedeki yaldızlara bile belki altındır düşebilir düşüncesiyle tüfeklerle ateş edilmiş.
Kültür ve Turizm Müdürü Ömer Gümüş, İşhan’da turistlerin konaklaması için çaba sarf ediyor. Bungolow tipi konaklama yapacaklar için teşvik ve destek vereceği girişimci arıyor.
Yusufeli denilince Bursa’da akla Gıda Tarım ve Köyişleri Bakanı Faruk Çelik geliyor. Onun köyü Sarıgöl bölgesindeki Kobak. Elverişsiz hava koşulları nedeniyle Kobak’a gidemiyoruz ama hemen yakınındaki İhtiyaroğlu Alabalık tesislerinde konaklıyoruz.
Faruk Çelik’in de akrabası olan Muammer İhtiyaroğlu, dişiyle tırnağıyla tesisi inşa etmiş. Hem alabalık restoranı hem de 30 yataklı ahşap konaklama tesisleri var. Bakan akrabası olmasına rağmen o da bürokrasiden şikayetçi. Misafirleri Gürcistan’dan gelen turistler. Artvin’e gelen turistlerin yüzde 30’unun tesislerinde kaldığını söylüyor. Ancak, Sarp sınır kapısındaki zorluklar onu ve Gürcü turistleri de yıldırmış olacak ki kapıdaki geçişlerin kolaylaştırılmasını istiyor.
ARDANUÇ: BURSA BİZİ BİTİRDİ
Gezi boyunca bazı vakıf üyelerinin anlata anlata bitiremediği Ardanuç’a ulaşıyoruz. Belediye Başkanı CHP’li Yıldırım Demir’in konuğuyuz. Ardanuç’un 1945’te ilçe olduğunu anlatıyor. Aslında tarihi çok daha eskilere dayanıyor. Gürcü Baratlı Krallığının başkenti. Göç Osmanlı-Rus savaşı ile başlamış.
Başkan Demir, espriyle karışık, “Bursa bizi bitirdi” sözleriyle sitem ediyor. Artvin’in hayvan varlığının neredeyse yüzde 50’i Ardanuç’ta. Diğer ilçelere göre de geniş tarım alanları var ama buna rağmen göç döngüsünden kurtulamamış. İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün ziyaret ettiği ilçenin Ardahan’la bağlantısını sağlayacak yol ise bir yılan hikayesine dönmüş. Erdal İnönü’nün Başbakan Yardımcılığı yaptığı dönemde yola başlanmış ama 25 yılda 31 kilometrelik yol bitirilememiş. Başkan Demir’e göre yolun bitmesi için üçüncü İnönü’nün gelmesi gerekiyor. 
Başkan Demir, bir de adliyenin Ardanuç’tan taşınması konusunda oldukça kızgın. Bir çözüm bulunmasını istiyor.
Ardanuç’ta bir de Bursa’nın önemli bir katkısı var. Heyette yer alan gazeteci Erhan Cem Öztürk aynı zamanda Bursa Ardanuçlular Derneği Başkanı. Geçtiğimiz yıllarda Galatasaraylı futbolcu Metin Kurt adına yaptırılan kütüphanenin mobilyalarının sağlanması konusunda işadamlarını ve kurumları seferber etmiş. Ak Parti’li İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş listenin ilk sırasında.

ÇORUH ZENGİNİ BATUM
Ardanuç’un ardından yönümüz önce Hopa, ardından Gürcistan’ın Batum kenti. Kimliklerimizle geçiş yapıyoruz. Vali Ömer Doğanay’ın talimatıyla bizim geçişimiz çok kısa sürüyor. Ancak, TIR kuyrukları nerdeyse Hopa merkezinden başlıyor. Günde 20 bin giriş çıkış az bir rakam değil.
Batum, tam bir turizm kentine dönüşmüş. Nereye bakarsanız bakın otel ve gazino. Zaten Çoruh’un Artvin’den taşıdığı verimli topraklarla her tünlü ürünün yetiştirildiği  bir ovaya sahip olan Batum’un zenginliğine zenginlik katan turizmin en önemli müşterisi Türkler.
Bursa’dan tanıdığımız işadamı ve halen Batum İşadamları Derneği Başkanı Ahmet Kara’nın mükemmel konukseverliği ile Batum’u dolaşıyoruz. Tabi vazgeçilmez yerlerden biri de Botanik Parkı. Kente 9 kilometre uzaklıkta 108,7 hektarlık yayıldığı alanıyla bahçe, dünyanın en büyük botanik parkları arasında geçiyor. 5 binden fazla bitki türü yer alıyor. Kafkasya’ya özgü yarı tropik bitkilerin yanı sıra Uzak Asya, Yeni Zelanda, Kuzey Amerika, Güney Amerika, Himalayalar, Meksika, Avustralya ve Akdeniz bitkilerinin sergilendiği bölümler de bulunuyor. Bin 200 gül türünün yer aldığı parkta 2 binin üzerinde ağaç ve odunsu bitkiler bulunuyor.
Önümüzdeki günlerde bir yazımı buna ayıracağım için fazla uzatmayayım.
Nihayet dönüş yine Trabzon’dan…
Göçün tükettiği Artvin’e veda ederken, insanların neden Bursa’yı tercih ettiklerine bir kez daha hak veriyoruz.

































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...