Son günler Bursa’nın üzeri sarı renkli bir tabaka ile örtülü sanki.
Kent Meydanı’ndan Beşyol yönüne giderken kalın bir sis tabakasının içinden
ilerlemek zorunda kalıyorsunuz. Araçların camlarını açtığınızda ise keskin bir
kömür dumanı kokusunu hissediyorsunuz.
Bursa’daki hava kirliliği devletin resmi raporlarına da girmiş bir gerçek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kısıtlı da olsa Bursa’dan anlık ölçüm yapıyor. Kirlilikte yıllık ortalamada ilk beşin içinde yer almaya devam ediyoruz.
Bursa, doğalgaz öncesi günlerlere dönmüş gibi. Kentin bazı noktalarında nefes almak adeta imkânsız hale geliyor.
Bunlar bizim kişisel gözlemlerimiz.
Konuyu bir de uzmanına sormak gerekiyor. Akla gelen bilim adamı da bu konudaki araştırmalarıyla tanınan Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala.
Prof. Dr. Pala, önündeki bilgisayarında açık olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Türkiye’nin hava kalitesinin ölçüldüğü sayfadaki verileri okuyarak başlıyor anlatmaya.
Bu istasyonlardan biri Botanik Parkı’nda, diğeri de Kestel’de. Botanik Park’taki istasyonunun 24 saatlik verilerine göre havadaki parkikül oranı 188 mikrogram. Belki bu rakam tek başına bir anlam ifade etmeyebilir. Türkiye’nin yasal değeri 80 mikrogram ve bu iki kat aşılmış. Avrupa Birliği sınır değeri ise 50, bu değer de üç kat geçilmiş. Sıkı durun Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değeri ise 20. Neredeyse 9 kat aşılmış. Kestel İstasyonu’nda ise bu değer 143. Burada da sanayi tesisleri ve kömür kullanan evler dolayısıyla kirlilik yüksek.
Prof. Dr. Pala, bu rakamlar karşısında Bursa Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nü acil göreve çağırıyor. Bir an önce kirlilik kaynakları tespit edilerek önlem alınmasını istiyor.
Henüz kışın başında olduğumuza işaret eden Prof. Dr. Pala, bu kirlilik düzeyinin astım, akciğer ve kalp hastalarını olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulayarak, acil önlem alınmazsa önümüzdeki günlerde bu rahatsızlıkları bulunanların hastanelere akın edeceği uyarısında bulunuyor.
Prof. Dr. Kayıhan Pala, sadece Türkiye’de değil, dünyada da saygın bir bilim adamı o yüzden söylediklerinin dikkate alınması gerekir.
Yoksa geçmiş yıllarda olduğu gibi ‘nasıl olsa lodos eser temizler’ mantığıyla Bursa’nın havası düzelmez.
Bursa’daki hava kirliliği devletin resmi raporlarına da girmiş bir gerçek. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı kısıtlı da olsa Bursa’dan anlık ölçüm yapıyor. Kirlilikte yıllık ortalamada ilk beşin içinde yer almaya devam ediyoruz.
Bursa, doğalgaz öncesi günlerlere dönmüş gibi. Kentin bazı noktalarında nefes almak adeta imkânsız hale geliyor.
Bunlar bizim kişisel gözlemlerimiz.
Konuyu bir de uzmanına sormak gerekiyor. Akla gelen bilim adamı da bu konudaki araştırmalarıyla tanınan Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala.
Prof. Dr. Pala, önündeki bilgisayarında açık olan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Türkiye’nin hava kalitesinin ölçüldüğü sayfadaki verileri okuyarak başlıyor anlatmaya.
Bu istasyonlardan biri Botanik Parkı’nda, diğeri de Kestel’de. Botanik Park’taki istasyonunun 24 saatlik verilerine göre havadaki parkikül oranı 188 mikrogram. Belki bu rakam tek başına bir anlam ifade etmeyebilir. Türkiye’nin yasal değeri 80 mikrogram ve bu iki kat aşılmış. Avrupa Birliği sınır değeri ise 50, bu değer de üç kat geçilmiş. Sıkı durun Dünya Sağlık Örgütü’nün sınır değeri ise 20. Neredeyse 9 kat aşılmış. Kestel İstasyonu’nda ise bu değer 143. Burada da sanayi tesisleri ve kömür kullanan evler dolayısıyla kirlilik yüksek.
Prof. Dr. Pala, bu rakamlar karşısında Bursa Valiliği, Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’nü acil göreve çağırıyor. Bir an önce kirlilik kaynakları tespit edilerek önlem alınmasını istiyor.
Henüz kışın başında olduğumuza işaret eden Prof. Dr. Pala, bu kirlilik düzeyinin astım, akciğer ve kalp hastalarını olumsuz yönde etkileyeceğini vurgulayarak, acil önlem alınmazsa önümüzdeki günlerde bu rahatsızlıkları bulunanların hastanelere akın edeceği uyarısında bulunuyor.
Prof. Dr. Kayıhan Pala, sadece Türkiye’de değil, dünyada da saygın bir bilim adamı o yüzden söylediklerinin dikkate alınması gerekir.
Yoksa geçmiş yıllarda olduğu gibi ‘nasıl olsa lodos eser temizler’ mantığıyla Bursa’nın havası düzelmez.
BİR TARİH BÖYLE YOK OLUYOR
Yüzlerce anı
biriktirdiğimiz Atatürk Stadyumu’nun yıkımını görmeye içim elvermediği için son
iki aydır, Altıparmak Caddesi’ni bile kullanmıyordum.
Bu konudaki gelişmeleri ‘Kent Müfettişi’ olarak adlandırdığım Bursa Atatürk Stadyumunu Koruma ve Yaşatma Derneği (BASKOD) Başkanı Ali Küçüksarı hem sosyal medyadan hem de gönderdiği elektronik postalar ile anlatıyordu.
Geçen hafta yaptığı uyarı üzerine Atatürk Stadyumu’ndaki yıkımı yerinde görmek istedim. Küçüksarı’ya göre, daha önce yıkılmayacağı bildirilen tarihi tribün de çalışmalar sırasında zarar görüyormuş.
Önce Vakıf İş Merkezi’nin hemen üzerindeki Bursa’nın beleş tepesine çıktım. Tarihi tribünün sağ tarafı zemin koduna indirilmiş, Stadyum Caddesi ve misafir takım tribünündeki çalışmalar iş makinalarıyla devam ediyordu. Umarım zarar vermezler.
Sonra aşağıya inip stadyumu yakından görünce içim sızladı. Birden eski anılar gözümde canlanıverdi. İlk kez 1978 veya 79 yılında Samsunspor maçını maraton tribününden izlemiştim. Stadyumda izlediğim ilk maç olduğu için skoru da çok iyi hatırlıyorum. Bursaspor, Samsunspor’u 2-0 yenmişti.
Aradan yıllar geçtikten sonra gazeteci olarak kimi zaman saha içinden kimi zaman da tribünden yüzlerce karşılaşma izledim. Hollanda ve İrlanda maçlarından tutun da, Bursaspor’un mucizeler gerçekleştirdiği İntertoto maçlarına kadar. En son 2010’daki ikinci Anadolu Devrimini de Bursaspor bu stadyumda bizlere yaşatmıştı.
Tek tek hatırlıyorum. Burası o zamanlar Hürriyet Haber Ajansı’nda çalışan İsmet Acar’ın seyirciler tarafından atılan ve içinde taş gizli kar topuyla kafasının yarıldığı yer. Burası, Musisi’nin Timsah yürüyüşü yaptığı bölge. İntertoto maçı öncesi o zaman Olay Gazetesi’nde çalışan şimdiki TSYD Bursa Şube Başkanı İlhan Öztat ve Mehmet Gerçeksi’nin dua okuduğu kale.
Diğer kaleyi görünce de bizim soba borusu diye tabir ettiğimiz objektifiyle fotoğraf çeken ve artık aramızda olmayan Mehmet Basit.
Basın türbinin de bir yandan saha içinde fotoğraf çeken muhabirlere laf yetiştirirken, maç yazısı yazan ve yine aramızda olmayan Tayfun Ayder, Aykan Uzoğuz ve daha niceleri…
Futbolcuları saymıyorum bile…
Tüm bu hatıraların yaşandığı yerler artık birer kepçe darbesiyle yok oluyor.
Şimdi tek beklentim tarihi tribünün hiç olmazsa bu anıların yaşatılması için ayakta kalması.
BASKOD Başkanı Ali Küçüksarı da aynı endişeyi taşıyor.
O yüzden hızlı bir planlamaya ihtiyaç var. Yıkım devam ederken çıkan yangın hepimizi korkutmuştu. Aynı tehlike maalesef devam ediyor. Stadyum Caddesi’ndeki trafonun üzerine sprey boya ile yazılmış, ‘Torbacı 100 metre’ ve okla aşağı tarafı gösteren işaret bu konudaki endişemi arttırdı.
O yüzden bir an önce önlem alınması ve daha yıkım bitmeden Büyükşehir Belediyesi bu bölge için uygulayacağı projeyi hayata geçirmeli.
Bu konudaki gelişmeleri ‘Kent Müfettişi’ olarak adlandırdığım Bursa Atatürk Stadyumunu Koruma ve Yaşatma Derneği (BASKOD) Başkanı Ali Küçüksarı hem sosyal medyadan hem de gönderdiği elektronik postalar ile anlatıyordu.
Geçen hafta yaptığı uyarı üzerine Atatürk Stadyumu’ndaki yıkımı yerinde görmek istedim. Küçüksarı’ya göre, daha önce yıkılmayacağı bildirilen tarihi tribün de çalışmalar sırasında zarar görüyormuş.
Önce Vakıf İş Merkezi’nin hemen üzerindeki Bursa’nın beleş tepesine çıktım. Tarihi tribünün sağ tarafı zemin koduna indirilmiş, Stadyum Caddesi ve misafir takım tribünündeki çalışmalar iş makinalarıyla devam ediyordu. Umarım zarar vermezler.
Sonra aşağıya inip stadyumu yakından görünce içim sızladı. Birden eski anılar gözümde canlanıverdi. İlk kez 1978 veya 79 yılında Samsunspor maçını maraton tribününden izlemiştim. Stadyumda izlediğim ilk maç olduğu için skoru da çok iyi hatırlıyorum. Bursaspor, Samsunspor’u 2-0 yenmişti.
Aradan yıllar geçtikten sonra gazeteci olarak kimi zaman saha içinden kimi zaman da tribünden yüzlerce karşılaşma izledim. Hollanda ve İrlanda maçlarından tutun da, Bursaspor’un mucizeler gerçekleştirdiği İntertoto maçlarına kadar. En son 2010’daki ikinci Anadolu Devrimini de Bursaspor bu stadyumda bizlere yaşatmıştı.
Tek tek hatırlıyorum. Burası o zamanlar Hürriyet Haber Ajansı’nda çalışan İsmet Acar’ın seyirciler tarafından atılan ve içinde taş gizli kar topuyla kafasının yarıldığı yer. Burası, Musisi’nin Timsah yürüyüşü yaptığı bölge. İntertoto maçı öncesi o zaman Olay Gazetesi’nde çalışan şimdiki TSYD Bursa Şube Başkanı İlhan Öztat ve Mehmet Gerçeksi’nin dua okuduğu kale.
Diğer kaleyi görünce de bizim soba borusu diye tabir ettiğimiz objektifiyle fotoğraf çeken ve artık aramızda olmayan Mehmet Basit.
Basın türbinin de bir yandan saha içinde fotoğraf çeken muhabirlere laf yetiştirirken, maç yazısı yazan ve yine aramızda olmayan Tayfun Ayder, Aykan Uzoğuz ve daha niceleri…
Futbolcuları saymıyorum bile…
Tüm bu hatıraların yaşandığı yerler artık birer kepçe darbesiyle yok oluyor.
Şimdi tek beklentim tarihi tribünün hiç olmazsa bu anıların yaşatılması için ayakta kalması.
BASKOD Başkanı Ali Küçüksarı da aynı endişeyi taşıyor.
O yüzden hızlı bir planlamaya ihtiyaç var. Yıkım devam ederken çıkan yangın hepimizi korkutmuştu. Aynı tehlike maalesef devam ediyor. Stadyum Caddesi’ndeki trafonun üzerine sprey boya ile yazılmış, ‘Torbacı 100 metre’ ve okla aşağı tarafı gösteren işaret bu konudaki endişemi arttırdı.
O yüzden bir an önce önlem alınması ve daha yıkım bitmeden Büyükşehir Belediyesi bu bölge için uygulayacağı projeyi hayata geçirmeli.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder