30 Ekim 2016 Pazar

BURSA’DA SU ALARMI



“Velhasıl Bursa sudan ibarettir” sözünün nereden geldiğini biliyorsunuz?
Önce onunda başlayalım.
Bursa’ya 1640 yılında gelen Evliya Çelebi, ünlü seyahatnamesinde çeşmelerini anlatır:
”Gerçi bu kentin çeşmeye ihtiyacı yoktur ama gelip geçenler için hayır sahipleri 2 bin 065 çeşme yaptırmıştır. Her biri âb-ı hayat gibidir. Sürgündeki Şeyhülislam Aziz Efendi 200 adet çeşme yaptırarak her birinin üzerine ‘sahibü´l-hayrat fakir Aziz’ diye yazdırmış ve fatiha rica etmiştir. Bursa’nın selsebile ihtiyacı yoktur ama büyüklüğünün eseri olarak eski sultanlar, ayan ve ileri gelenleri selsebil yapıp temmuz ayında tüm susayanlara Uludağ´ın billur gibi, buz gibi âb-ı hayatını dağıtırlar. Su ve havasının güzelliğinden Bursalıların yüzü kırmızıdır. Velhasıl Bursa sudan ibarettir… ”
Aradan geçen 376 yıl ve son 40 yıldır çarpık kentleşme ve sanayileşme maalesef Bursa’yı beton yığınına dönüştürürken, suyunu da bitirdi.
“Bu sonuca nereden varıyorsun” dediğinizi duyar gibi oluyorum. Çevrenize şöyle bir bakmanız yeterli ama biz yine bakanlık araştırması, devletin resmi istatistikleri ve uzman görüşüyle yanıt vereyim.
Uludağ Üniversitesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bursa için bir şans. Yaptığı araştırmalar ve değerlendirmeler çok önemli.
Bursa Tabip Odası’nın dergisinin son sayısında  “Bursa’da su ve gıda ile bulaşan hastalıklar neden artıyor?” başlıklı yazısında yukarıda anlattığım bilimsel veriler ışığında yaşanan tehlikeye dikkat çekiyor.
İŞTE SU SU KİRLİLİĞİNİN NEDENLERİ
Önce bakanlığın raporuyla başlayalım.
T.C. Cevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 2014 yılı için hazırlanan “Bursa İli İl Cevre Durum Raporu”nda Bursa’nın Çevre açısından birinci öncelikli alanı “Su kirliliği” olarak tanımlanıyor.
Nedenleri 7 madde olarak sıralanmış…
En önemlilerini yazalım;
Belediyelerin hizmet ettikleri alan içerisinde iki neden var. Biri kanalizasyon sistemlerinin olmaması, yetersiz olması veya atıksu arıtma tesisiyle sonlanmaması, İkincisi atıksu arıtma tesisinin olmaması veya kapasitelerinin yetersizliği
Devam edelim….
- Zeytin karasuyu ve sut işleme tesislerinin, atıksu bertaraf sorunu,
- Havza yönetimi çalışmalarının sonuçlandırılarak, uygulamaya geçilmemesi,
-Proseslerinde fazla miktarda su kullanan işletmelerin (tekstil, deri, kağıt vs.) sayılarının giderek artması,
-Tekstil atıksularının arıtılmasında ileri teknolojilerin kullanılmaması (renk, iletkenlik, tuzluluk vb. sorunları),
- Geleneksel tarım uygulamalarından kaynaklanan, bilinçsiz kimyasal gübre ve zirai ilaç kullanımının yaygın olması
sonucu meydana gelen çevresel (Su ve Toprak) kirlilikler,
-Mevcut duzensiz depolama alanlarından kaynaklanan çöp sızıntı sularının alıcı ortamlara ulaşması.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na göre yukarıda anlatılan Çevre sorunlarından dolayı akarsularımızın, denizlerimizin ve göllerimizin
kirlilik derecesi artmakla birlikte, bu ortamlarda yaşayan canlılar da olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca aynı Raporda bahse konu kirliliklerin içme suyu kaynaklarına kadar ulaşarak hem içme suyu kalitesini etkiledikleri, hem de içme suyu kaynaklarımızın miktarlarının azalmasına sebep oldukları da vurgulanıyor.



BURSA SU FAKİRİ
Prof. Dr. Pala’nın yazısında bir gerçek daha ortaya çıkıyor.  Türkiye’nin herhangi bir yerinde kime sorsanız Bursa su zengini olarak bilinir. Oysa gerçek bundan farklı. 
Bursa, kentte yaşayanlara verilen su miktarı açısından ne yazık ki su yoksulu.
Bu da devletin resmi verilerinde yer alıyor.  Türkiye İstatistik Kurumu
Verilerine göre, belediyelerde kişi başına çekilen günlük su miktarı Bursa’da 143 litre.  Bu değer ile Bursa 216 litre olan Türkiye ortalama değerinin çok altında ve en az su sağlayan Şırnak’tan sonra ne yazık ki Türkiye’nin ikinci en az su sağlayan belediyesi konumunda.
Bursa Su ve Kanalizasyon İdaresi (BUSKİ) tarafından yayınlanan 2014 yılı verileri ilçelerde yaşayan kişi sayısına göre günde tüketilen su miktarı açısından incelendiğinde, beş ilce dışındaki tüm ilçelerde kişi başına su tüketiminin günde 100 litrenin altında olduğu, en yüksek tüketimin günde 146 litre ile Nilüfer’de, en düşük tüketimin ise günde 28 litre
ile Büyükorhan’da olduğu anlaşılıyor. Dünya Sağlık Örgütü (DSO) kentlerde yaşayan kişilerin su gereksinimini günde 200 litre olarak belirlemiş.  Buna göre,  Bursa’nın ilçelerinde BUSKİ tarafından sağlanan su,  DSO standartlarının çok gerisinde.
SUYUN YÜZDE 82’Sİ ARITMA TESİSİNDEN GEÇİYOR
 
BUSKİ tarafından şehre verilen suyun yüzde 82’si arıtma tesislerinden verilirken, geriye kalanı pınar kaynakları ve kuyulardan sağlanıyor.  Prof. Dr. Pala’ya göre,  arıtma tesislerinden verilen suyun tesisten çıktıktan sonra temiz olduğu varsayılsa bile; Bursa’da yaşayanların temiz suya erişim acısından iki onemli sorunu bulunmaktadır. Bunlardan birincisi suyun arıtma tesislerinden çıktıktan sonra son kullanıcıya kadar kat ettiği yolda kirlenmeden yoluna devam edebilmesi, ikincisi ise arıtma tesisi dışındaki kaynaklardan verilen suyun temiz olduğunun güvence altına alınabilmesidir. Her iki sorunun da çözümü, etkin bir kamusal izleme ve değerlendirme sisteminin varlığına bağlıdır. Bu konuda Bursa’da yaşayanları tatmin eden, bağımsız bir izleme/değerlendirme sisteminin varlığından söz etmek zor.
Su kirliliği olunca doğal olarak bunun doğuracağı sonuçlar da olacaktır. Prof. Dr. Pala yazısında kirlilik unsurlarını bilimsel verilerle anlatıyor.  Bu bölümü biraz tıbbı ve teknik terimler olduğu için yazıya aktarmıyorum. Merak edenler yazının orijinalinden ulaşabilirler.

BAĞIRSAK ENFEKSİYONLARINDAKİ ÜRKÜTEN ARTIŞ
Bence en önemli bölüm… Bursa’daki bağırsak enfeksiyonu rakamlarındaki ürküten artış.
Bursa'da,  2010’da 123 bin 217 olan toplam akut barsak enfeksiyonu olgu sayısı 2015’te yüzde134,7 artışla 289 bin 140’a yükselmiş. Prof. Dr. Pala’nın Sağlık Bakanlığı verilerinden elde ettiği bu sonuçların nedenlerinin araştırılmasını istiyor.
Prof. Dr. Pala, halk sağlığını yakından ilgilendiren su ve gıda ile bulaşan hastalıklar konusunda alınması gereken önlemler ve çözüm önerilerini de sıralıyor.
Birincisi Sağlık Müdürlüğü’nün bu konudaki raporları ve alınan önlemlerin açıklanması gerekiyor.  
Prof. Dr. Pala, akut barsak enfeksiyonlarına yol açan iki temel etkeninin su kirliliği ve güvensiz gıda tüketimi olduğunun altını bir kez daha çizerek, Bursa’da su kirliliği ve gıda güvenliği ile ilgili mevcut durum ayrıntılı analiz edilmeli ve analiz raporları kamuoyuna açıklanmasını istiyor.
ÖNLEMLER VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
Tabi devamı da var.  Büyükşehir Belediyesi’nden Bursa’yı su yoksulu olmaktan kurtaracak herhangi bir planı olup olmadığını da kamuoyuna açıklanmasını isteyen Prof. Dr. Pala, ilceler arasındaki su tüketim farklılıklarının giderilmesi, günde kişi başına 200 litre su tüketilmesine olanak sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesini de öneriyor.
 Bu yapılırken de sağlıklı suya erişimin önündeki ücret coğrafi uzaklık, altyapı yatırım eksikliklerinin de kaldırılması gerekiyor.
Prof. Dr. Pala’ya göre, Bursa’nın neresinde yaşarsa yaşasın, her yurttaşın, evine gelen suyun temiz olup olmadığı konusunda bilgi sahibi
olması hakkı, Bu amaçla yurttaşlara ücretsiz su analizi yapılabilmesine donuk bir çalışmanın ilgili kurumlar tarafından yürütülmesini de öneriyor.
Bu grup hastalıkların ölümlere yol açıp açmadığının da belli olmadığını vurgulayan Prof. Dr. Pala, bu konuda sağlık bakanlığının açıklama yapmasını istiyor.
Prof. Dr. Pala yazısını “Sağlıklı yaşamanın en temel insan hakkı olması nedeniyle; insanların hastalanmasına yol açan su ve gıda kirliliğinin önlenmesi yaşamsal bir zorunluluktur. Başta Sağlık Bakanlığı ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı olmak üzere ilgili kamu kurumlarını bu konuda caba göstermeye çağırıyoruz” sözleriyle tamamlıyor.
İşte bilimsel rakamlar ve görüş. Aslında fazla söze gerek bırakmayacak kadar açık ve net.
Bursa su zengini değil, fakiri ve üstelik sularımız da kirli. Bakalım ne zaman önlem alınacak.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...