Seyreyle diye yazıyorum ama izlemeniz için Bursa’dan 330 kilometre yol kat
ederek İzmir’e gitmeniz gerekiyor.
Arkas Sanat Merkezi geçtiğimiz hafta batılı gezginlerin güzergahlarına adanmış sergisinde ikinci perdeyi İzmir’de açtı.
Batılı gezginlerin İzmir’den başlayarak Anadolu’ya yaptıkları seyahatlerin büyük bir bölümü, ilk kez sergilenen bu etkinlikle gün ışığına çıkıyor.
Yaklaşık 300 eserin yer aldığı sergide Arkas Koleksiyonu’ndan 32 yağlı boya eserin yanı sırası Le Balanc Belediye Kütüphanesi, Lyon Belediye Kütüphanesi, Fransa Milli Kütüphanesi ve Oray Müzesi, Bordeaux Güzel Sanatlar Müzesi, Tours Müzesi ve en önemlisi Louvre Müzesi koleksiyonlarından parçalar teşhir ediliyor. Sergi 18 Aralık’a kadar açık kalacak.
Serginin önemi ise bugün tarihin acımasız felaketlerine ve betonlaşmaya kurban gitmiş birçok eserin 200 yıl önceki hallerini gözler önüne sermesi.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Saffet Yılmaz, büyük bir özenle izleyip araştırdığı sergideki gravürleri ve öyküsünü “Bursa’da Zaman’ dergisinde kaleme aldı.
Batılı gezginlerin Anadolu macerası 1800’lü yıllarda başlıyor. Tabii Fransız hükümetinin desteğiyle.
O yıllarda Helen Krallıkları, Roma ve Bizans imparatorluklarının ve Osmanlı’nın yaşadığı bu topraklar batıda büyük merak uyandırıyordu.
Gelen gezginler de öyle sıradan insanlar değil her biri bilim adamı düzeyinde eğitimli arkeolog,, sosyolog, ressam, tarihçi. Gezi İzmir’den başlayıp, Truva, Bursa, İstanbul, Ankara, Karadeniz’e kadar devam ediyor.
Başta antik kentler olmak üzere Küçük Asya’nın her yanı araştırılıyor, kazılıyor, resimleniyor, toplumsal yapısına ilişkin notlarla bir Anadolu portresi oluşturularak Batı’ya sunuluyor.
Sergideki en çarpıcı gravürler, günümüzde restore edilen İznik’teki Lefke, Göl ve İstanbul kapıları ile Bursa’daki saltanat kapı. Beni çok etkileyen ise Louis- François Cassas’ın 1786’da Bursa’ya gelişinde çizdiği gravür. Çünkü bu gravürde bugün yerinde yeller esen Saint Jean Prodrome’ye ithaf edilmiş Bizans kilisesi.
Mihrabı kubbeleri ve muhteşem görünümüyle bu eserin öyküsü de ilginç. 1326 yılında Bursa’yı Osmanlı’nın başkenti yapmak üzere fetheden Sultan Orhan Kiliseyi camiye dönüştürür. Söylencelere göre, kentin kuşatması sırasında oğlunun yanında bulunan İmparatorluk kurucusu Osman Gazi, gümüş renkli kubbeyi göstererek, oraya gömülmek istediğini söyler. Ancak, Osman Gazi Bursa’nın fethini göremez. Kente alan Orhan Gazi ise babasının vasiyeti üzerine camiye dönüştürdüğü kilisede babasını toprağa verir. Ardından kendisi de oğlu Sultan Murat tarafından aynı yere defnedilir. Ancak, 1855 yılındaki büyük depremde yerle bir olan bu eserin yerine şimdiki iki ayrı türbe yeniden inşa edilir. Bu anıt mezarın orijinal görünümü 1786 yılında Cassas’ın bu eseriyle günümüze taşınır.
Günümüzde bu açıdan baktığınızda bu görkemli yapıyı artık göremezsiniz.
Peki, hiç olmazsa bu eserlerin orijinallerini görmek için illa İzmir’e mi gitmemiz gerekiyor.
Saffet Yılmaz, serginin bir benzerini Bursa’da açmak için girişimde bulunmuş ama gelen yanıt yüksek güvenlik önlemi gerektiren bu tür etkinlik için olumlu yanıt alamamış.
Girişimleri devam ediyor.
Sergideki eserin sadece bir örneğini sizlere anlattım. Gravür ve bugün çekilmiş fotoğraflarını da yazının yer aldığı bölümde görebileceksiniz.
Arkas Sanat Merkezi geçtiğimiz hafta batılı gezginlerin güzergahlarına adanmış sergisinde ikinci perdeyi İzmir’de açtı.
Batılı gezginlerin İzmir’den başlayarak Anadolu’ya yaptıkları seyahatlerin büyük bir bölümü, ilk kez sergilenen bu etkinlikle gün ışığına çıkıyor.
Yaklaşık 300 eserin yer aldığı sergide Arkas Koleksiyonu’ndan 32 yağlı boya eserin yanı sırası Le Balanc Belediye Kütüphanesi, Lyon Belediye Kütüphanesi, Fransa Milli Kütüphanesi ve Oray Müzesi, Bordeaux Güzel Sanatlar Müzesi, Tours Müzesi ve en önemlisi Louvre Müzesi koleksiyonlarından parçalar teşhir ediliyor. Sergi 18 Aralık’a kadar açık kalacak.
Serginin önemi ise bugün tarihin acımasız felaketlerine ve betonlaşmaya kurban gitmiş birçok eserin 200 yıl önceki hallerini gözler önüne sermesi.
Bursa Büyükşehir Belediyesi Basın ve Halkla İlişkiler Müdürü Saffet Yılmaz, büyük bir özenle izleyip araştırdığı sergideki gravürleri ve öyküsünü “Bursa’da Zaman’ dergisinde kaleme aldı.
Batılı gezginlerin Anadolu macerası 1800’lü yıllarda başlıyor. Tabii Fransız hükümetinin desteğiyle.
O yıllarda Helen Krallıkları, Roma ve Bizans imparatorluklarının ve Osmanlı’nın yaşadığı bu topraklar batıda büyük merak uyandırıyordu.
Gelen gezginler de öyle sıradan insanlar değil her biri bilim adamı düzeyinde eğitimli arkeolog,, sosyolog, ressam, tarihçi. Gezi İzmir’den başlayıp, Truva, Bursa, İstanbul, Ankara, Karadeniz’e kadar devam ediyor.
Başta antik kentler olmak üzere Küçük Asya’nın her yanı araştırılıyor, kazılıyor, resimleniyor, toplumsal yapısına ilişkin notlarla bir Anadolu portresi oluşturularak Batı’ya sunuluyor.
Sergideki en çarpıcı gravürler, günümüzde restore edilen İznik’teki Lefke, Göl ve İstanbul kapıları ile Bursa’daki saltanat kapı. Beni çok etkileyen ise Louis- François Cassas’ın 1786’da Bursa’ya gelişinde çizdiği gravür. Çünkü bu gravürde bugün yerinde yeller esen Saint Jean Prodrome’ye ithaf edilmiş Bizans kilisesi.
Mihrabı kubbeleri ve muhteşem görünümüyle bu eserin öyküsü de ilginç. 1326 yılında Bursa’yı Osmanlı’nın başkenti yapmak üzere fetheden Sultan Orhan Kiliseyi camiye dönüştürür. Söylencelere göre, kentin kuşatması sırasında oğlunun yanında bulunan İmparatorluk kurucusu Osman Gazi, gümüş renkli kubbeyi göstererek, oraya gömülmek istediğini söyler. Ancak, Osman Gazi Bursa’nın fethini göremez. Kente alan Orhan Gazi ise babasının vasiyeti üzerine camiye dönüştürdüğü kilisede babasını toprağa verir. Ardından kendisi de oğlu Sultan Murat tarafından aynı yere defnedilir. Ancak, 1855 yılındaki büyük depremde yerle bir olan bu eserin yerine şimdiki iki ayrı türbe yeniden inşa edilir. Bu anıt mezarın orijinal görünümü 1786 yılında Cassas’ın bu eseriyle günümüze taşınır.
Günümüzde bu açıdan baktığınızda bu görkemli yapıyı artık göremezsiniz.
Peki, hiç olmazsa bu eserlerin orijinallerini görmek için illa İzmir’e mi gitmemiz gerekiyor.
Saffet Yılmaz, serginin bir benzerini Bursa’da açmak için girişimde bulunmuş ama gelen yanıt yüksek güvenlik önlemi gerektiren bu tür etkinlik için olumlu yanıt alamamış.
Girişimleri devam ediyor.
Sergideki eserin sadece bir örneğini sizlere anlattım. Gravür ve bugün çekilmiş fotoğraflarını da yazının yer aldığı bölümde görebileceksiniz.
Daha nice
eserde Bursa’nın 200 yıl önceki doyumsuz güzelliği yer alıyor.
Nasıl da bitip tüketip beton yığınına dönüştürmüşüz Bursa’yı. Maalesef hala aynı çabayı sürdürme gayreti içindeyiz.
Son yıllarda ayağa kaldırılan Muradiye Külliyesi de olmazsa. Osmanlı’nın en güzel kentine gelen insanlar maalesef beton yığınından başka bir şey görmeyecek.
Bursa’yı yönetenlerin ve özellikle yerel yöneticilerin bu sergiyi mutlaka izleyip dersler çıkarmaları gerektiğine inanıyorum.
Çünkü artık, önlem alma zamanı geçti ama zararın neresinden dönülse kardır.
Nasıl da bitip tüketip beton yığınına dönüştürmüşüz Bursa’yı. Maalesef hala aynı çabayı sürdürme gayreti içindeyiz.
Son yıllarda ayağa kaldırılan Muradiye Külliyesi de olmazsa. Osmanlı’nın en güzel kentine gelen insanlar maalesef beton yığınından başka bir şey görmeyecek.
Bursa’yı yönetenlerin ve özellikle yerel yöneticilerin bu sergiyi mutlaka izleyip dersler çıkarmaları gerektiğine inanıyorum.
Çünkü artık, önlem alma zamanı geçti ama zararın neresinden dönülse kardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder