Bursa Sanayicileri ve İşadamları Derneği’nin (BUSİAD)
geleneksel Çekirge toplantılarının şubat ayı konuğu isabetli siyasi ve
toplumsal içerikli anketleriyle kamuoyunda büyük saygınlığı olan KONDA’nın
Genel Müdürü Bekir Ağırdır oldu.
Hilton Oteli’nde yapılan toplantıya ‘Türkiye Seçmeninin
Genel Seçim Davranışı ve Siyaset Sosyolojisi Açısından Önümüzdeki Seçimlerin
Değerlendirilmesi’ konulu sunumunun yanı sıra izleyiciler arasında bulunan
Sanayici Hüseyin Özdelik’in yorumları damgasını vurdu.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMASI
Bu arada BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan’ın her zamanki kibar üslubuyla yaptığı eleştirileri de unutmamak gerekiyor.
Seçimlerin demokrasinin en önemli unsurlarından biri olduğuna vurgu yapan Baylan’ın başkanlık sistemiyle ilgili yaptığı değerlendirme ise ilgi çekiciydi. Baylan’ın “Halk kendini yönetmek için liderini seçerken; kendisi için en yetenekli, en güven duyduğu, en sevdiği veya beklentilerini karşılayacak olanı tercih eder. Dünya genelinde yalnızca bir lidere bağlı kalmadan, yetkin takımlar tarafından yönetilmek isteyen, bilinçli seçmenlere sahip ülkelerdeki demokrasinin daha başarılı, ekonomisi; eğitim ve girişimcilikle güçlenmeyen, bilhassa seçmenlerinin bilgili ve bilinçli olmadığı ülkelerde ise daha sorunlu olduğu görülüyor” sözleri Bursalı patronların bakış açısını yansıttı.
MECLİSTEKİ PARTİ SAYISI 5 OLMAZ
Baylan’ın ardından sunumunu gerçekleştiren Ağırdır, son 12 yılda gerçekleştirilen 6 seçimin sonuçlarını toplumsal ve sosyolojik açıdan değerlendirdi. Meclis’te dört olan mevcut siyasi parti sayısının kısa ve orta vadede ‘beş’ olamayacağını savunan Ağırdır’a göre, Türkiye’de dört partiye kilitlenmiş bir siyasi hayat var. Aslında bu dört partinin, toplumda var olan dört kültürel kimliği yansıtıyor. Türkiye’de seçimlere katılım oranının yüksek olmasının en büyük nedeni ise cezai yaptırımların ötesinde, halkın yönetime müdahale edebildiği tek ortamın sandık olması. Partilere göre oy dağılımı da ekonomik gelişmişlik endeksiyle birebir paralel. Oy dağılımı, 200 yılda başardıklarımızı, ya da başaramadıklarımızı ortaya koyuyor. Bu nedenle kısa vadede oy dağılımının değişmesi de beklenmemeli. Çünkü verilen bu oyların köklü bir geçmişi var.
KUTUPLAŞMA TEHLİKESİ
Ağırdır’ın tespitlerine göre Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri de siyasetin çok ötesindeki toplumsal kutuplaşma ve bu halkın birlikte yaşama iradesini günden güne zayıflatıyor. Bugün toplumun yüzde 40’ı siyasete, yüzde 25’i hiçbir devlet ve toplumsal kuruma, yüzde 50’si ise yargıya güvenmiyor. Türkiye’de değişim; kararsız ve ikircikli. Umutlardan çoğulculuğa, korkulardan ise garanticiliğe geçiş yapmak isteniyor. Dolayısıyla iki ileri, bir geri yapılan Mehteran yürüyüşünün bu topraklardan çıkması gayet normal.
7 HAZİRAN KRİTİK EŞİK
Türkiye’de geleceğin inşasının için 7 Haziran seçimlerini kritik eşik olarak gören Ağırdır’a göre toplumun yeniden biz olmaya ihtiyacı var. Bu seçimden sonra ya yeniden barışıp, biz olacağız, ya da daha fazla kutuplaşacağız. ‘Biz’ olmanın yolu da kimlik siyasetinden kurtulmaktan geçiyor.
Konuşmasında toplumun çeşitli kesimlerinden örnekleri babasının değerlendirmeleriyle renklendiren Ağırdır’a göre, ekonomik verileri en önemlisi işsizlik. Ancak çalışanların da örgütlenmemesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor.
MARKA ALGISI VE ÖZDİLEK’İN YANITI
Ağırdır, firmaların milyonlarca lira harcayarak gerçekleştirdikleri markalaşma çabalarını anlatırken Özdilek’i örnek gösterdi. Ancak marka yüzünün yansıması olarak AVM’lerde 12 saat çalıştırılan personelin müşteri olan babasına davranış biçimini anlatırken, masada oturan Hüseyin Özdilek’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Ancak yanıt için Ağırdır’ın konuşmasının bitmesini bekledi.
Soru-cevap bölümünde masaya getirilen mikrofondan konuşan Özdilek, Ağırdır’ın sözlerine yanıt verdi. Hiçbir işyerindeki personelinin 12 sat çalıştırılmadığını vurgulayan Özdilek’e göre, sorun Özdilek gibi kayıtlı işyerlerinde değil. Kayıtdışı çalışan işyeri yüzünden bu algı oluşuyor. Herkes Özdilek gibi olup vergisini ödese bu sorun olmayacak.
Özdilek, Ağırdır’ın işsizlik sorunuyla ilgili değerlendirmelerine de yanıt vermeden geri kalmadı. Ağırdır’ın üniversiteli işsiz oranının yüzde 20’le ulaştığı tespitine, “Üniversiteliler iş beğenmiyor” sözleriyle yanıt verdi. Özdilek, “Üniversiteden mezun olur olmaz direktör olmayı bekliyorlar. Halbuki Avrupa’da ya da Amerika’da böyle değil. Küçük işyerleriyle başlayıp bugün dünya devi olanlar var” diyor.
OTOMOBİL DEĞİL EV ALIN
Özdilek’in diğer bir tespiti de çalışanlarının aldığı otomobillerle ilgili 1974 yılında fabrikayı kurarken bir tek kendisinin otomobili olduğunu söyleyen Özdilek, geçtiğimiz günlerde fabrika bahçesinde çalışanlarına ait 375 otomobil saymadığını söyledi ve bu konudaki uyarısını da anlattı. Çalışanlarına ev almalarını önerdiğini söyleyen Özdilek’e göre, ev almak daha önemli çünkü otomobil sonradan nasıl olsa alınır.
BAŞKANLIK SİSTEMİ TARTIŞMASI
Bu arada BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Günal Baylan’ın her zamanki kibar üslubuyla yaptığı eleştirileri de unutmamak gerekiyor.
Seçimlerin demokrasinin en önemli unsurlarından biri olduğuna vurgu yapan Baylan’ın başkanlık sistemiyle ilgili yaptığı değerlendirme ise ilgi çekiciydi. Baylan’ın “Halk kendini yönetmek için liderini seçerken; kendisi için en yetenekli, en güven duyduğu, en sevdiği veya beklentilerini karşılayacak olanı tercih eder. Dünya genelinde yalnızca bir lidere bağlı kalmadan, yetkin takımlar tarafından yönetilmek isteyen, bilinçli seçmenlere sahip ülkelerdeki demokrasinin daha başarılı, ekonomisi; eğitim ve girişimcilikle güçlenmeyen, bilhassa seçmenlerinin bilgili ve bilinçli olmadığı ülkelerde ise daha sorunlu olduğu görülüyor” sözleri Bursalı patronların bakış açısını yansıttı.
MECLİSTEKİ PARTİ SAYISI 5 OLMAZ
Baylan’ın ardından sunumunu gerçekleştiren Ağırdır, son 12 yılda gerçekleştirilen 6 seçimin sonuçlarını toplumsal ve sosyolojik açıdan değerlendirdi. Meclis’te dört olan mevcut siyasi parti sayısının kısa ve orta vadede ‘beş’ olamayacağını savunan Ağırdır’a göre, Türkiye’de dört partiye kilitlenmiş bir siyasi hayat var. Aslında bu dört partinin, toplumda var olan dört kültürel kimliği yansıtıyor. Türkiye’de seçimlere katılım oranının yüksek olmasının en büyük nedeni ise cezai yaptırımların ötesinde, halkın yönetime müdahale edebildiği tek ortamın sandık olması. Partilere göre oy dağılımı da ekonomik gelişmişlik endeksiyle birebir paralel. Oy dağılımı, 200 yılda başardıklarımızı, ya da başaramadıklarımızı ortaya koyuyor. Bu nedenle kısa vadede oy dağılımının değişmesi de beklenmemeli. Çünkü verilen bu oyların köklü bir geçmişi var.
KUTUPLAŞMA TEHLİKESİ
Ağırdır’ın tespitlerine göre Türkiye’deki en önemli sorunlardan biri de siyasetin çok ötesindeki toplumsal kutuplaşma ve bu halkın birlikte yaşama iradesini günden güne zayıflatıyor. Bugün toplumun yüzde 40’ı siyasete, yüzde 25’i hiçbir devlet ve toplumsal kuruma, yüzde 50’si ise yargıya güvenmiyor. Türkiye’de değişim; kararsız ve ikircikli. Umutlardan çoğulculuğa, korkulardan ise garanticiliğe geçiş yapmak isteniyor. Dolayısıyla iki ileri, bir geri yapılan Mehteran yürüyüşünün bu topraklardan çıkması gayet normal.
7 HAZİRAN KRİTİK EŞİK
Türkiye’de geleceğin inşasının için 7 Haziran seçimlerini kritik eşik olarak gören Ağırdır’a göre toplumun yeniden biz olmaya ihtiyacı var. Bu seçimden sonra ya yeniden barışıp, biz olacağız, ya da daha fazla kutuplaşacağız. ‘Biz’ olmanın yolu da kimlik siyasetinden kurtulmaktan geçiyor.
Konuşmasında toplumun çeşitli kesimlerinden örnekleri babasının değerlendirmeleriyle renklendiren Ağırdır’a göre, ekonomik verileri en önemlisi işsizlik. Ancak çalışanların da örgütlenmemesi birçok sorunu da beraberinde getiriyor.
MARKA ALGISI VE ÖZDİLEK’İN YANITI
Ağırdır, firmaların milyonlarca lira harcayarak gerçekleştirdikleri markalaşma çabalarını anlatırken Özdilek’i örnek gösterdi. Ancak marka yüzünün yansıması olarak AVM’lerde 12 saat çalıştırılan personelin müşteri olan babasına davranış biçimini anlatırken, masada oturan Hüseyin Özdilek’in yüzünün rengi birden değişiverdi. Ancak yanıt için Ağırdır’ın konuşmasının bitmesini bekledi.
Soru-cevap bölümünde masaya getirilen mikrofondan konuşan Özdilek, Ağırdır’ın sözlerine yanıt verdi. Hiçbir işyerindeki personelinin 12 sat çalıştırılmadığını vurgulayan Özdilek’e göre, sorun Özdilek gibi kayıtlı işyerlerinde değil. Kayıtdışı çalışan işyeri yüzünden bu algı oluşuyor. Herkes Özdilek gibi olup vergisini ödese bu sorun olmayacak.
Özdilek, Ağırdır’ın işsizlik sorunuyla ilgili değerlendirmelerine de yanıt vermeden geri kalmadı. Ağırdır’ın üniversiteli işsiz oranının yüzde 20’le ulaştığı tespitine, “Üniversiteliler iş beğenmiyor” sözleriyle yanıt verdi. Özdilek, “Üniversiteden mezun olur olmaz direktör olmayı bekliyorlar. Halbuki Avrupa’da ya da Amerika’da böyle değil. Küçük işyerleriyle başlayıp bugün dünya devi olanlar var” diyor.
OTOMOBİL DEĞİL EV ALIN
Özdilek’in diğer bir tespiti de çalışanlarının aldığı otomobillerle ilgili 1974 yılında fabrikayı kurarken bir tek kendisinin otomobili olduğunu söyleyen Özdilek, geçtiğimiz günlerde fabrika bahçesinde çalışanlarına ait 375 otomobil saymadığını söyledi ve bu konudaki uyarısını da anlattı. Çalışanlarına ev almalarını önerdiğini söyleyen Özdilek’e göre, ev almak daha önemli çünkü otomobil sonradan nasıl olsa alınır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder