29 Ocak 2015 Perşembe

ULUDAĞ’IN KARANLIK YÜZÜ

Tıp tarihçilerinden Dr. Osman Şevki Bey, 1925 yılında Coğrafya Encümeni ile birlikte çıktığı Keşiş dağında, gördüğü manzara karşısında büyülenerek, “ne ulu dağ” der ve Ankara’ya döndüğünde bir rapor hazırlar:
"Bütün dünya bu dağa Olemp der. Biz ise Keşiş Dağı diyoruz. Garbî Anadolu'nun en yüksek tepesine çıktım. Etrafıma baktım; ne keşiş gördüm, ne derviş. Güzel Bursa bir keşişin gölgesi altında mustaripti. Halk bu ismi sevmiyor; haklıdır. Olemp kelimesi de halkımızın diline uygun değildir. Biz buna, dağın bünyesine en uygun olan bir ismi verelim ve Uludağ diyelim."
Mareşal Fevzi Çakmak bu öneriyi kabul eder ve daha sonra da Osman Şevki Bey de Uludağ soyadını alır.
Uludağ’ın adı değişir değişmesine ama eski ismi de bir rüzgara adını verir. Uludağ'ın İstanbul'un ve Marmara Denizi'nin güneydoğusunda bulunması ve eski adının da Keşiş Dağı olması nedeniyle güneydoğudan esen rüzgara "keşişleme" adı verilir.
Bu günlerde, tartışmaların odağında yer alan Uludağ ve çevresindeki 11bin 383 hektarlık alan 1961 yılında Milli Park ilan edilir. Artık bir çivi çakmak bile izne tabi hale gelir.
Ancak, çarpık yapılaşma ve betonlaşmadan Uludağ’da kısa zamanda nasibini alır.
Bunu sadece otellerde değil, kamu kuruluşları da yarış halinde devam ettirir. Her kurum bir misafirhane inşa eder.
DAVOS OLSUN TALİMATI
Uludağ’da bugün yaşananlar aslında geçmişten gelen hatalar zincirinin bir yansımasından başka bir şey değil.  Her yerde olduğu gibi önce yapılaşma, ardından plan gelir. Ancak, hazırlanan planlar da Milli Park yasasına takılır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2008 yılında Antalya’daki turizm toplantısında ilk kez Uludağ’ın beton yığınına dönüştüğünü dillendirir. Ardından Bursa’ya geldiğinde, çirkinliklerin ortadan kaldırılması ve Uludağ’ın Davos yapılması talimatını verir.
Talimat verilir ama aradan 7 yıl geçmesine rağmen birkaç kamu binasının yıkılması ve Sarıalan’daki dağ evleri dışında Orman ve Su İşleri Bakanlığı hiçbir yatırım yapmadığı gibi yatırım ve düzenleme yapmak isteyen Büyükşehir’e alt yapı yatırımları konusunda yetki vermez.
HAFTASONU 35 BİN ZİYARETÇİ
Uludağ’a şöyle bir bakalım; şu anda birinci ve ikinci oteller bölgesindeki 19’u otel 35 tesiste toplam yatak kapasitesi 6 bin. Vali Münir Karaloğlu’nun açıkladığı rakamlara göre hafta sonları Uludağ’a giden sayısı 35 bin. Bunun 10 bini teleferik, bir bölümü konaklayan 10 bine yakın da karayoluyla zirveye ulaşıyor.
Peki, Uludağ’ın sorumlusu kim? Yani 35 bin insanın yaşadığı yer nasıl yönetiliyor? Milli Park olması dolayısıyla çevreden Orman ve Su İşleri Müdürlüğü sorumlu. Yönetici konumundaki iki görevli resmi araçla sabah gidip, akşam dönüyor.
Güvenlik, rütbelileriyle birlikte 100’e yakın personeli bulunan Jandarmaya ait. Bu 100 personelle hem arama kurtarma, hem trafik düzenlemesi hem de güvenlik sağlanıyor. 35 bin insana 100 personel.  Geçen yıl jandarma sadece sömestre tatilinde mahsur kalan veya yönünü kaybedip kaybolan toplam 104 kişiye ulaştı. Bu yıl 10 kişi bulan timler, zirvede kayak yaparken, düşerek yaralanan 53 kişiye ise ilk müdahaleyi yaparak, sağlık merkezine ulaştırdı.
Suç istatistikleri hakkında ise bilgi yok.
GÜNEŞİ GÖREN KOŞUYOR
Peki pistlerin güvenliği?
Her otelden iki görevlinin kayak hocalarıyla birlikte görev yapması planlandı. Ama onlar da yetmiyor. Kazalar bir yana pistin kenarında mangal yakılıyor.
Bu düzensizliğin sonuçları ne?
Kayak pistinde dolaşan Arap kadın turist milli kayakçıya çarpıyor, kızak kiralayan istediği yerde kayınca devrilip 7 yaşındaki minik Elif yaşamını yitiriyor.
Kar üstünde bir saat dolaşan kendini dağcı zannedip, zirve yapmaya kalkınca kaybolup, Bursa’yı hatta Türkiye’yi alarma geçiriyor.
Hafta sonu güneşi gören arabasına atlayıp, Uludağ’a gidince trafik arapsaçına dönüyor.
Elif’in kaza geçirdiği gün ise yine trafik kabusu yaşanıyor. Yaralanan Elif ve annesi için 112 Acil Servis’ten ambulans isteniyor. Ama trafik sıkışıklığı nedeniyle bir türlü gelmeyince devreye taksi şoförleri giriyor. Elif ve annesini alan taksici, aralarında kullandıkları telsizle arkadaşlarından yardım istiyor. Yola çıkan taksiciler ters yönden gelen ve yaralıyı taşıyan arkadaşlarına yol açıyor. Sonunda taksici Elif’i ambulansa yetiştiriyor. Ancak, iç kanama yüzünden Elif yaşamını yitiriyor.
KABUS BİTMİYOR
Elif’in ardından bir başka kaza... Kabus Uludağ’ı terk etmiyor.
Ölüm, bu kez Uludağ Polisevi’nde tatil yapan Necla Aladağ’ı yakalıyor. Aladağ,  16 yaşındaki oğlu Dorukhan Aladağ ve yakınları Saniye Yaman ile yürüyüşe çıkıyor. Kaldırım olmadığı için kar birikintileri nedeniyle daralan yolda yürürken, yukarıdan gelen otomobil kayarak iki kadına çarpıyor. Saniye Yaman kar birikintilerinin üzerine savrulurken, Necla Aladağ’ı altına alan otomobil 20 metre sürükledikten sonra yine kar birikintisine çarparak durabiliyor. Araçla artık buz haline gelen kar birikintisi arasına sıkışan Necla Aladağ ağır biçimde yaralanıyor. Ambulansla Bursa’daki Çekirge Devlet Hastanesi’ne, yolda duran kalbi, masajla çalıştırılarak yetiştirilmeye çalışılan kadın ne yazık ki oğlunun gözleri önünde yaşamını yitiriyor.
KAR LASTİĞİ YOK
Bir can daha yitirildikten sonra yine ihmaller zinciri ortaya çıkıyor. Kazaya neden olan sürücünün aracında kar lastiği yok. Mevsimlik lastiklerle buzlu Uludağ yollarına çıkıyor.
Yetmedi...
Kazanın meydana geldiği yolun çok geniş olduğu karayolları ekiplerinin bu sabah iki aracını göndermesiyle ortaya çıkıyor. Grayder yol üzerinde biriken karları kenara alırken, bir başka araç birikintiyi daha ileriye atınca yolun 10 metre eninde olduğu anlaşılıyor.
Kaldırım ise başka bir tartışma konusu
Sezon öncesi toplanan Milli Parklar Koordinasyon toplantısında alınacak önlemler arasında kaldırım yapılması da var ama tıpkı otopark gibi maalesef yapılmayınca yoğun trafikte insanlar yollarda yürümek zorunda kaldılar.
Şimdi iki soru?
Bu araç kar lastiği olmadan nasıl Uludağ’da gezebiliyor?
Yollardaki karın temizlenmesi için illa kaza mı olması gerekiyor.
Elif’in ölümünden sonra da kızak yapılan yerin çevresi filelerle kapatılırken, Valilik uyarı tabelaları asıyor.
İlla Elif’in ölmesi mi gerekiyordu? 
PARA VAR, HİZMET YOK
Milli park girişinde otomobillerden 10 lira alan müdürlük, bunun karşılığında ne hizmet veriyor? Hiçbir şey. Otoparktan vazgeçtik. Bir ay öncesine kadar genel tuvalet bile yoktu.
Teleferik A.Ş. ikinci oteller bölgesindeki istasyonunun yanı bir tane konteynır tuvalet koydu. Ücreti ise 3 lira. Unutmadan bir de camiinin tuvaleti var. Ama orada da abdest almak bile zor çünkü sular donuyor.
Turistik otel yöneticileri, giriş bölümlerindeki tuvaletleri hafta sonları kapatıyor. Günübirlikçilerin giriş çıkışından isyan eder hale gelmişler.
Turistik otel denince unutmadan, oteller yıldızlı olduğu için buranın denetimi de Kültür ve Turizm Bakanlığı’na ait.
SORUN NASIL ÇÖZÜLÜR?
Karın yağmasıyla birlikte habercilerin “Beyaz gelinliğini giydi” olarak başlık attığı ve beyazın çirkinliklerini örttüğü dağın karanlık yüzü maalesef böyle.
Ve tıpkı Dr. Osman Şevki Beyin isim değişikliği teklifinde yer aldığı gibi “Güzel Bursa bir keşişin gölgesi altında mustarip”.
Peki, Uludağ nasıl çıkar karanlıktan aydınlığa?
Yığınla sorunu çözmek zor gibi görünse de aslında çok kolay. Öncelikle yetki devri,  ardından yönetim planlaması.
Vali Münir Karaloğlu da sonunda yetkinin Bursa’da olmasını dillendirdi. Ama bunun dışında da valiliğin yapması gerekenler olduğuna inanıyorum. Tamam yetki verilince Büyükşehir belki otopark, spor tesisleri veya günübirlikçilerin istediği tesisleri yapacak ama peki koordinasyon ve yönetim?
Tıpkı İstanbul Atatürk Havaalanı ve sınır kapılarında olduğu gibi veya belirli dönemlerde nüfus yoğunluğunun olduğu yerlerdeki uygulamalara benzer şekilde bir vali yardımcısı Uludağ’da görev yapamaz mı?
Soma’da madenciler öldükten, ya da İstanbul’daki asansör faciasında olduğu gibi ölümler yaşanınca mı önlem alınacak? 


 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...