28 Mayıs 2014 Çarşamba

BİZ UNUTSAK DA ONU KENDİNİ HATIRLATIR

Önce hafif hafif sallandı. Başım dönüyor sandım. Sonra hızı artıp, avizeleri de oynatmaya başlayınca kabusun döndüğünü anladım.
Deprem yine tatil günü yakalamıştı.
Beşinci kattaki evden aşağıya inmek yerine güvenli bir yerde durup bekledim. Çünkü hem Yalova’da hem de Düzce’de insanların merdiven boşluklarında üst üste nasıl yitip gittiklerine şahit olmuştum.
Sonunda bitti.
Depremlerden edindiğim deneyimle sarsıntının şeklinden merkez üssünden epeyce uzak olduğunu fark etmiştim.
İnsan yine de teyit etme ihtiyacı duyuyor. Telefona sarıldım. Çünkü başta İstanbul olmak üzere bir çok yerde ailenin birinci derece üyeleri yaşıyor.
Operatör şirketlerinin her gün televizyon ekranlarından şuraya da ulaştık, buraya da ulaştık reklamları sanki buhar olup uçmuştu.
Cep telefonları çalışmıyordu.
Bir umut ev telefonuna sarıldım. Sabit telefonları aramak mümkündü. Ancak cep telefonlarına ulaşabilene aşk olsun.
Cep telefonlarının kilitlenmesi yüzünden şüphelenince depremin büyük olacağı endişesi başladı.
Bu kez komşularımız gibi evin bahçesine inmek yerine bilgisayarın başına oturdum.
Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi mi dediniz?
Ne mümkün...
Kapı duvar misali.
Belki de 10 bin kilometre uzaklıktaki ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu anında sitesine koydu. Derinliği haritadaki yeriyle.
Sonra televizyon haberleri herkeste bir telaş gören de televizyon haber kanalları yıkıldı sanır.
Sakin olup, haber vermek yerine felaket tellallığına soyunmuşlar adeta.
Birden aklıma 11 Mayıs 2012’de yazdığım “Hayra alamet değil ama kimin umurunda” başlıklı köşe yazım geldi
21 Ocak 2013’te yitirdiğimiz Prof. Dr. Ahmet Işıkara, namı diğer Deprem Dede o günlerde yeni bir formül açıklamıştı.  'Weiibl Olasılık Fonksiyonu'  Buna göre hesap kitap yapmış, tarih vermişti. 2014 riskli yıl.
“17 Ağustos'un bittiği yer ile 1912 depreminde Mürefte, Şarköy'ün bittiği yer arasında kırılmamış bir parça var. Bilim adamlarının konuştuğu hep o parça. Adaların güneyine düşüyor ve Tekirdağ'a doğru uzanıyor. hem Marmara'nın bütünü hem de İstanbul çok etkilenecek. Hepimizin bu konuda önlem alması gerekir. Marmara ve çevresi Türkiye'nin kalbidir” demişti.
Deprem Dede’nin hesabı yaklaşık kuş uçuşu 60 kilometrelik bir sapma yapmıştı. Söylediği bölgeye yakın bir yerde deprem yaşanmıştı.
Her deprem sonrası televizyonların baş köşesine oturan deprem uzmanları da aynı şeyleri söylüyor.
Büyük depremin eli kulağında. Marmara, Erzincan ve Bingöl Yedisu bölgesi sırasını bekliyor. Er geç olacak.
Her zamanki soru peki biz depreme hazır mıyız?
Kesinlikle hayır. Hadi binaların dayanıklılığından vazgeçtim.
Küçük bir sarsıntıda yaşanan panik, organizasyonluklar diz boyu.
Enkaz altında kalma ihtimaline karşı haberleşme güvencemiz sayılan cep telefonlarının en küçük bir panikte çalışamaz hale geliyor.
Ve en tehlikelisi bizim unutmamız. 17 Ağustos’u unuttuk. Aradan geçen onca yıla rağmen ne yapı stoğunu yeniledik. Ne de önlem aldık. Bir tek AFAD’ın çalışmaları ön plana çıktı. Bu da bir gelişme ama yetersiz.
Yine de işin olumlu tarafından bakmaya çalışıyorum. Biz unutsak da o kendini hatırlatmasını biliyor.
Büyük depremin kapıda olduğunu sanki böyle küçük ve orta boydaki sarsıntılarla ihtar ediyor.
Tabii anlayana...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...