18 Ekim 2013 Cuma

Bu bir klasik bayram yazısıdır


Gazetecilik mesleğinin kaderi bu.
Memurlar ve bir çok özel şirket çalışanı 9 gün bayram tatili yaparken bizler bir veya iki günlük molalarla idare ederiz.
Aslında gazeteciler için öyle uzun tatiller de sıkıcı gelir. Tatil yaparken bile acaba gündemde ne var diye göz ucuyla haberleri izlemekten kendilerini alıkoyamazlar.
Mesleğimizi anlatmadan yazının başlığının hakkını vererek klasik bayram yazısı konumuza dönelim.
Bayramın birinci günü, gazetecilik tabiriyle kan gövdeyi götürdü…
Bursalılar sadece kurban kesmekle kalmayıp kendilerini de her yıl olduğu gibi doğramadan duramadılar. Doğan Haber Ajansı’nın bayramın birinci günü saat 14.00 itibarıyla yaptığı derlemeye göre Bursa’da 293 kişi kurban keserken yaralanarak hastanelere başvurdu. Bu rakamlar sadece merkez üç ilçe ve İnegöl’ü kapsıyor. Akşama kadar ve ikinci gün kim bilir kaça ulaşmıştır.
Belediyelerin her türlü önlemine rağmen yine boş araziler yine mezbahaya döndü. Doğan Haber Ajansı’ndan Sebile Çetin’in yazdığı Faruk Kahraman’ın görüntülediği haber tüyler ürperten cinstendi.  Çocukların gözleri önünde kurbanlar kesilip, parçalandı. Çocukların yaşadığı travma bir yana insan sağlığı hiçe sayıldı.
Abartmış gibi olmamayım, zaten pek de iyi kokmayan Bursa’nın dört bir yanını pek de hoş olmayan kokular sardı. İkinci gün yağan yağmur, kısmen de olsa atıkları biraz da olsa temizledi.
Kurban, dini bir vecibe ve yerine getirmek isteyenler elbette ki olacaktır. Ancak bunca yıldır bu kadar üzerinde durulmasına rağmen hala bir düzene kavuşmamasında hepimizin suçu var.
Hep kötü yanlarını anlatmayayım. Bayramların en sevdiğim tarafı akraba ve komşu ziyaretleri.
Yılda bir iki kez olsa da bayram dolayısıyla yapılan ziyaretler, dostlukları pekiştiriyor.
Dostların kimileri yurt dışında eğitim için bulunan çocuklarının özlemini çekerken, kimileri yaptıkları işten şikayet ediyor. Bu sohbetler bir gazeteci için de birinci kaynaktan haber alma imkanı sağlıyor.
Oğlu Londra’da bulunan için kentin sürekli yağmuru sohbet konusu olurken, balıkçı dostumuz Gemlik Körfezi’ndeki kirliliği anlatıyor. Körfezin bayram öncesi bir liman işletmesinden sızan tonlarca sintine ile zifte bulanmasının yarattığı kirliliğin balıkçıları nasıl etkilediği ifade ederken, yıllarca limanda görev yapan bir diğeri ise sintine tanklarının denize bu kadar yakın yapılmasının hatalı olduğunu vurguluyor.
Haklılar elbette ki göz göre göre bayram öncesi Gemlik Körfezi’nde bir çevre faciası yaşandı.
İş o kadar ciddi ki Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı alelacele Gemlik’e gelip açıklama yapma gereği duydu. Uludağ’da ağaç kesildiği için veryansın eden bizim çevre örgütlerinden ise ses seda yok. Sanırım onlar da hükümet tarafından uzatılmış bayram tatilindeler.
Uludağ’da ağaç kesilmesine hepimiz karşıyız ama koca Gemlik Körfezi için de sessiz kalmamak gerekir. Bu küçük bir felaketti Körfez kıyısında kurulu amonyak tankları hala yerli yerinde duruyor. Olası kazaların sonuçlarını düşünmek bile istemiyorum.
Son haber yine balıkçıdan. Bu kez sevindirici. Lüfer, İstanbul Boğazı’ndan Marmara’ya geçiyor. Biraz zayıf olsa da birkaç güne kadar Bursalıların da sofrasına ucuz olarak gelecek. Arife günü 250-300 gramlıklar Bursa Balık Hali’nde 7 liraya düşmüş. Bollaşırsa belki balıkçı tezgahından 5 liraya lüfer alabileceğiz.
Bayramınız kutlu olsun.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yatırımcı çıkmayınca Büyükşehir yapacak

  27 Ekim 2021 Çarşamba, 07:56     Bursa'da yerel gündem son aylarda oldukça hareketlendi. Emek-Şehir hastanesi metro hattından T2'y...