Demirtaş, Bursa’nın tarımla uğraşan sakin bölgelerinden
biriydi. Her şey 1970’li yıllarda İstanbul yolu üzerinde otomobil fabrikası
kurmasıyla başlamıştı.
Tofaş fabrikayı kurduktan sonra çevresinde gecekonduvari fabrikalar kuruldu. 1987 yılına gelindiğinde artık bir sanayi bölgesinden öte organize sanayi bölgesi olmuştu.
Bugün 414 fabrikası ve bu işletmelerde çalışan 41 bin 455 işçisiyle Türkiye ekonomisine katkı sağlayan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin sanayici ve işadamları tarafından kurulan DOSABİSAD’ın genç başkanı Selim Yedikardeş ile DOSAB’ın yanı sıra Bursa ve Türkiye ekonomisini konuşma fırsatı bulduk.
Öncelikle geleceğe umutla bakan bir işadamı Yedikardeş, hem tekstil hem de turizm sektöründe yatırımları var.
Dünyayı da çok iyi biliyor. Bir haftada 35 bin kilometre yol katetmiş.
Bu günlerde onu en çok sevindiren gelişme dünyada Türk Malı imajının yerleşmesi.
Birkaç yıl öncesine kadar Çin’le rekabetten şikayetçi olan bir çok işadamı aynı duyguları paylaşıyor.
Çin’in balonu özellikle tekstil sektöründe çabuk patladı. Çin mallarına akın eden başta Avrupa ve dünyadaki firmalar bunu anlayınca Türk Malı kıymete binmiş.
Makedonya’dan Rusya’ya mağazadaki tezgahtarlar dahi bir ürünün sağlam ve kaliteli olduğunu belirtmek için Türk Malı olduğunu özellikle vurguluyorlar.
Ancak Türk ihracatçı bunu yaparken çok canı yanmış.
Yedikardeş’e göre, tüm ihracatçıların dışarıda batık parası var. İddialı bir rakam da söylüyor: Son 20 yılda 100 milyar dolara yakın batığımız var. İhracatçı risk alarak mal gönderiyor. Para gelmezse bütün emekleri boşa gidiyor.
Yedikardeş’e göre Türkiye 2012’de frene bassa da önü açık. 2013’ten başlayarak 2015’e kadar yüzde 7 ile 10 arasında büyümenin sürecek.
Sanayici yeni yatırım yapmasa da kalite ve teknolojiye yönelecek.
Yedikardeş’in deyimiyle yükte hafif pahada ağır ürünlerle ihracat artmaya devam edecek.
Bursa’daki sanayinin gelişmesindeki önemli bir katkıyı vurgulayan Yedikardeş, teknik eleman sıkıntısını dile getiriyor.
Balkanlar’dan göçle Bursa’ya gelenler sanayinin dinamosu olmuş. Ancak bugün bunların bir çoğu emekli oluyor. Yerine yeni elemanlar lazım. Ancak istenilen özelliklere sahip eleman yok.
Milli Eğitim ve YÖK’ün bu konuya önem vermesini istiyor.
Yedikardeş’in bir önemli tespiti de üniversite eğitimi konusunda. Avrupa’da mühendislik eğitiminin 6 yıl olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: Türkiye’de yıllarca puanlama sistemi yüzünden en zeki öğrenciler tıp fakültelerine gitti. Zeki insanlarımız üretim dışında tutuldu. Buna bir çözüm bulunması lazım.
Sanayinin de zeki insanlara ihtiyacı var.
Sohbetimiz dönüp dolaşıp Bursa’nın İstanbul’un gölgesinde kalmasına geliyor. Yedikardeş bu konuda da herkesten farklı düşünüyor. Ona göre, Bursa’nın arka bahçesi değil, kömürlüğündeki kulübe olsak yeter. Çünkü İstanbul dev bir ekonomi ve Türkiye’yi yönlendiriyor. Bundan ne kadar yararlanırsak bizim o kadar çok işimize yarar.
Kayıtdışı ekonomi ile ilgili söyledikleri ise bizim aylardır yazdığımız konuları bir kez daha teyit eder nitelikte.
Yedikardeş de kayıtdışı ekonomiden muzdarip, üstelik onlar için güzel bir tanımlama da yapıyor: “İçimizdeki Çinliler”
”İçimizdeki Çinliler ne vergi ödüyor, ne de sigorta pirimi. Ürettiğini tabi ki ucuza satacak. Rekabet imkanımız yok” diyor.
Üstelik çevreyi de kirletiyorlar. Ne arıtma tesisi var ne de kontrol.
Sonra Bursa neden kokuyor diye şikayet ediyoruz.
Kayıtdışı olduğu sürece Bursa kokmaya devam edecek.
Tofaş fabrikayı kurduktan sonra çevresinde gecekonduvari fabrikalar kuruldu. 1987 yılına gelindiğinde artık bir sanayi bölgesinden öte organize sanayi bölgesi olmuştu.
Bugün 414 fabrikası ve bu işletmelerde çalışan 41 bin 455 işçisiyle Türkiye ekonomisine katkı sağlayan Demirtaş Organize Sanayi Bölgesi’nin sanayici ve işadamları tarafından kurulan DOSABİSAD’ın genç başkanı Selim Yedikardeş ile DOSAB’ın yanı sıra Bursa ve Türkiye ekonomisini konuşma fırsatı bulduk.
Öncelikle geleceğe umutla bakan bir işadamı Yedikardeş, hem tekstil hem de turizm sektöründe yatırımları var.
Dünyayı da çok iyi biliyor. Bir haftada 35 bin kilometre yol katetmiş.
Bu günlerde onu en çok sevindiren gelişme dünyada Türk Malı imajının yerleşmesi.
Birkaç yıl öncesine kadar Çin’le rekabetten şikayetçi olan bir çok işadamı aynı duyguları paylaşıyor.
Çin’in balonu özellikle tekstil sektöründe çabuk patladı. Çin mallarına akın eden başta Avrupa ve dünyadaki firmalar bunu anlayınca Türk Malı kıymete binmiş.
Makedonya’dan Rusya’ya mağazadaki tezgahtarlar dahi bir ürünün sağlam ve kaliteli olduğunu belirtmek için Türk Malı olduğunu özellikle vurguluyorlar.
Ancak Türk ihracatçı bunu yaparken çok canı yanmış.
Yedikardeş’e göre, tüm ihracatçıların dışarıda batık parası var. İddialı bir rakam da söylüyor: Son 20 yılda 100 milyar dolara yakın batığımız var. İhracatçı risk alarak mal gönderiyor. Para gelmezse bütün emekleri boşa gidiyor.
Yedikardeş’e göre Türkiye 2012’de frene bassa da önü açık. 2013’ten başlayarak 2015’e kadar yüzde 7 ile 10 arasında büyümenin sürecek.
Sanayici yeni yatırım yapmasa da kalite ve teknolojiye yönelecek.
Yedikardeş’in deyimiyle yükte hafif pahada ağır ürünlerle ihracat artmaya devam edecek.
Bursa’daki sanayinin gelişmesindeki önemli bir katkıyı vurgulayan Yedikardeş, teknik eleman sıkıntısını dile getiriyor.
Balkanlar’dan göçle Bursa’ya gelenler sanayinin dinamosu olmuş. Ancak bugün bunların bir çoğu emekli oluyor. Yerine yeni elemanlar lazım. Ancak istenilen özelliklere sahip eleman yok.
Milli Eğitim ve YÖK’ün bu konuya önem vermesini istiyor.
Yedikardeş’in bir önemli tespiti de üniversite eğitimi konusunda. Avrupa’da mühendislik eğitiminin 6 yıl olduğuna dikkat çekiyor ve ekliyor: Türkiye’de yıllarca puanlama sistemi yüzünden en zeki öğrenciler tıp fakültelerine gitti. Zeki insanlarımız üretim dışında tutuldu. Buna bir çözüm bulunması lazım.
Sanayinin de zeki insanlara ihtiyacı var.
Sohbetimiz dönüp dolaşıp Bursa’nın İstanbul’un gölgesinde kalmasına geliyor. Yedikardeş bu konuda da herkesten farklı düşünüyor. Ona göre, Bursa’nın arka bahçesi değil, kömürlüğündeki kulübe olsak yeter. Çünkü İstanbul dev bir ekonomi ve Türkiye’yi yönlendiriyor. Bundan ne kadar yararlanırsak bizim o kadar çok işimize yarar.
Kayıtdışı ekonomi ile ilgili söyledikleri ise bizim aylardır yazdığımız konuları bir kez daha teyit eder nitelikte.
Yedikardeş de kayıtdışı ekonomiden muzdarip, üstelik onlar için güzel bir tanımlama da yapıyor: “İçimizdeki Çinliler”
”İçimizdeki Çinliler ne vergi ödüyor, ne de sigorta pirimi. Ürettiğini tabi ki ucuza satacak. Rekabet imkanımız yok” diyor.
Üstelik çevreyi de kirletiyorlar. Ne arıtma tesisi var ne de kontrol.
Sonra Bursa neden kokuyor diye şikayet ediyoruz.
Kayıtdışı olduğu sürece Bursa kokmaya devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder