Reşat Oyal Kültürparkı, sıcak yaz günlerinin Bursa’daki en
serin mekanlarından biri.
Bursalı olan Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu da gazetecilerle sohbet için beş yıldızlı otel yerine kadim Bursalıların vazgeçilmez mekanı Yusuf Restoranı seçmiş.
Sürekli rakamlarla haberleşme yerine işin içine biraz sohbeti de katmak istemiş.
Öncelikli konu tabi ki Bursa.
Biraz nostalji, biraz ‘neydi o günler’ derken, birden 30-40 yıl öncesinin Bursa’sına dönüyoruz.
Eski lezzetlerden, Bursa’ya damgasını vurmuş mekanlara kadar karşılıklı anlatıyoruz.
Sabuncu, en çok Heykel’den Setbaşı’na yürümeyi özlemiş, bir de eski tatları.
Gazeteci refleksi bu ya sözü dönüp dolaştırıp, yerli otomobile getirmeye çalışıyoruz.
Ne de olsa Bursa bu işin kalbinin attığı yer.
Tüm Türkiye’deki ihracatın da bir nevi çıkış kapısı.
Tekstilden sonra parlayan yıldız otomotiv olunca üstüne üstlük siyasi iktidar yerli otomotiv konusunu gündemin üst sıralarına taşıyanca herkes aynı konuyu konuşuyor.
Sabuncu, bu konuda yerli bir marka yaratmak yerine mevcut bir markayı satın almaktan yana olanlardan.
Sabuncu anlatıyor....
Saab treni kaçtı ama sektörde her zaman yeni fırsatlar çıkabilir. Çünkü global bir marka yaratmak için tüm segmentlerde 6 milyon üretim yapmak zorundasınız. Yaşatmak içinse 300 bin.
İşin sırrı aslında bilgide. Renault, 30 bin Ar-Ge elemanı çalıştırıyor.
Biz bunu aslında Arçelik’te başardık. Bugün Ar-Ge’si servis ağı ile beyaz eşyada önemli bir marka haline geldi.
Otomotivde de durum aynı Dünya’nın 130 yıllık birikimi var. Bunu yetişmemiz lazım. Bu da ancak bilgi teknolojilerini kullanmakla mümkün.
Türkiye’deki işgücü ve yönetim anlayışı dünyada söz sahibi konumda. Üretilen otomobillerin kalitesi en seçkin kuruluşlar tarafından tescil ediliyor.
Geriye bir tek Know-how kalıyor. Onu da başarabilirsek zaten yerli otomobil kendiliğinden gelir.
Sabuncu, her alanda hedef konulup, bunun için çalışmak gerektiğine de vurgu yapıyor. Bu hem ekonomi, hem siyaset hem de şirket yönetimi için önemli.
Türkiye’nin otomotive ve ihracatta hedef koymasının önemini vurguluyor.
2023’te yani Cumhuriyetimizin ilanının 100’üncü yılı için konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin ise hayal olmadığını söylüyor.
Bu konuda uzmanlara araştırma bile yaptırmış.
Geçmiş on yıldaki artış trendi önümüzdeki 10 yılda da devam ederse 500 değil, 700 milyar dolarlık bile ihracat yapılabileceğinin altını çiziyor.
Sabuncu, “Koyarsınız hedefi üç aşağı beş yukarı bunun için uğraşırsınız. Neticede ya altında ya üstünde bir sonuç elde edersiniz. Ama hedefsiz olmak hiçbir sonuç getirmez. Onun için 500 milyar dolarlık hedef konulması çok iyi bir gelişme” derken, temmuz ayında açıklanacak otomotivdeki ilk 6 aylık rakamların da olumlu sinyaller verdiğini söylüyor.
İhracat pazarının çeşitlendirilmesi amacıyla yaptıkları çalışmaların olumlu sonuçlar aldıklarını ifade eden Sabuncu, Suriye dışında Arap baharıyla ilgili gelişmeler sonrası yaşanan sıkıntıların sona erdiğini söylüyor.
Otomotiv sektöründe 2008 krizinin izleri yavaş yavaş siliniyor.
Avrupa’daki daralma ve Yunanistan, İtalya ve İspanya’daki gelişmeler bizi önümüzdeki dönemde nasıl etkileyecek bilemiyoruz.
Ama Sabuncu’nun dediği gibi hedefsiz hiçbir şey olmaz.
İhracat hedefimiz belli, bir de üstüne yerli otomobil istiyoruz.
Güney Kore, Çin bunu başarıyorsa biz neden yapmayalım.
Çağımızda bilgi her şeye hükmeder. Yeter ki ona ulaşalım.
Bursalı olan Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Başkanı Orhan Sabuncu da gazetecilerle sohbet için beş yıldızlı otel yerine kadim Bursalıların vazgeçilmez mekanı Yusuf Restoranı seçmiş.
Sürekli rakamlarla haberleşme yerine işin içine biraz sohbeti de katmak istemiş.
Öncelikli konu tabi ki Bursa.
Biraz nostalji, biraz ‘neydi o günler’ derken, birden 30-40 yıl öncesinin Bursa’sına dönüyoruz.
Eski lezzetlerden, Bursa’ya damgasını vurmuş mekanlara kadar karşılıklı anlatıyoruz.
Sabuncu, en çok Heykel’den Setbaşı’na yürümeyi özlemiş, bir de eski tatları.
Gazeteci refleksi bu ya sözü dönüp dolaştırıp, yerli otomobile getirmeye çalışıyoruz.
Ne de olsa Bursa bu işin kalbinin attığı yer.
Tüm Türkiye’deki ihracatın da bir nevi çıkış kapısı.
Tekstilden sonra parlayan yıldız otomotiv olunca üstüne üstlük siyasi iktidar yerli otomotiv konusunu gündemin üst sıralarına taşıyanca herkes aynı konuyu konuşuyor.
Sabuncu, bu konuda yerli bir marka yaratmak yerine mevcut bir markayı satın almaktan yana olanlardan.
Sabuncu anlatıyor....
Saab treni kaçtı ama sektörde her zaman yeni fırsatlar çıkabilir. Çünkü global bir marka yaratmak için tüm segmentlerde 6 milyon üretim yapmak zorundasınız. Yaşatmak içinse 300 bin.
İşin sırrı aslında bilgide. Renault, 30 bin Ar-Ge elemanı çalıştırıyor.
Biz bunu aslında Arçelik’te başardık. Bugün Ar-Ge’si servis ağı ile beyaz eşyada önemli bir marka haline geldi.
Otomotivde de durum aynı Dünya’nın 130 yıllık birikimi var. Bunu yetişmemiz lazım. Bu da ancak bilgi teknolojilerini kullanmakla mümkün.
Türkiye’deki işgücü ve yönetim anlayışı dünyada söz sahibi konumda. Üretilen otomobillerin kalitesi en seçkin kuruluşlar tarafından tescil ediliyor.
Geriye bir tek Know-how kalıyor. Onu da başarabilirsek zaten yerli otomobil kendiliğinden gelir.
Sabuncu, her alanda hedef konulup, bunun için çalışmak gerektiğine de vurgu yapıyor. Bu hem ekonomi, hem siyaset hem de şirket yönetimi için önemli.
Türkiye’nin otomotive ve ihracatta hedef koymasının önemini vurguluyor.
2023’te yani Cumhuriyetimizin ilanının 100’üncü yılı için konulan 500 milyar dolarlık ihracat hedefinin ise hayal olmadığını söylüyor.
Bu konuda uzmanlara araştırma bile yaptırmış.
Geçmiş on yıldaki artış trendi önümüzdeki 10 yılda da devam ederse 500 değil, 700 milyar dolarlık bile ihracat yapılabileceğinin altını çiziyor.
Sabuncu, “Koyarsınız hedefi üç aşağı beş yukarı bunun için uğraşırsınız. Neticede ya altında ya üstünde bir sonuç elde edersiniz. Ama hedefsiz olmak hiçbir sonuç getirmez. Onun için 500 milyar dolarlık hedef konulması çok iyi bir gelişme” derken, temmuz ayında açıklanacak otomotivdeki ilk 6 aylık rakamların da olumlu sinyaller verdiğini söylüyor.
İhracat pazarının çeşitlendirilmesi amacıyla yaptıkları çalışmaların olumlu sonuçlar aldıklarını ifade eden Sabuncu, Suriye dışında Arap baharıyla ilgili gelişmeler sonrası yaşanan sıkıntıların sona erdiğini söylüyor.
Otomotiv sektöründe 2008 krizinin izleri yavaş yavaş siliniyor.
Avrupa’daki daralma ve Yunanistan, İtalya ve İspanya’daki gelişmeler bizi önümüzdeki dönemde nasıl etkileyecek bilemiyoruz.
Ama Sabuncu’nun dediği gibi hedefsiz hiçbir şey olmaz.
İhracat hedefimiz belli, bir de üstüne yerli otomobil istiyoruz.
Güney Kore, Çin bunu başarıyorsa biz neden yapmayalım.
Çağımızda bilgi her şeye hükmeder. Yeter ki ona ulaşalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder