Yıllarca İzmir’de gazetecilik yaptıktan sonra İstanbul’un
yolunu tutan Hürriyet Yazarı Yılmaz Özdil, Korupark’taki D&R’da “İsim-Şehir-Bitki” adlı kitabını imzalamadan
önce Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi’nin konuğu oldu.
ÇGD Başkanı Bülent Sezgin ve yönetim kurulunun ısrarını
kıramamıştı. Özdil, zaten 2009 yılında da ÇGD Bursa Şubesi’nin Onur Ödülü’ne
layık görülmüştü.
Ödül almaya gelememişti ama dernek lokalini ziyaret ederek
bu eksikliği de gidermiş oldu.
Lokalde klasik anlamda konuşma düzeni kuruldu, bir yandan
kahvaltı yapan üyeler diğer yandan merakla Özdil’i beklemeye başladılar.
Ama Özdil farkını bir kez daha ortaya koyarak, klasik havayı
bozdu.
Gelir gelmez bu tür organizasyonlarda konuşmayı pek
sevmediğini güzel bir hatırasıyla anlattı.
Tabii önce İzmir ve Bursa’nın duayen gazetecisi ve
kendisinin de yöneticiliğini yapan Saruhan Ayber’i selamladıktan sonra.
Öyküsü çok ilginçti o yüzden size de aktarayım.
İletişim okuyan Özdil, üniversite yıllarda pek başarılı
değilmiş.
Gazetecilik okullarında hep olur ya, bir gün Mehmet Ali
Birand okula davet edilmiş, konferans verecek.
Burada, Birand’ın hala mesleğe devam ettiğini vurgulamadan
edemiyor.
Neyse, hocalarından Özdil’e kesin talimat verilmiş, “Bu
konferansa katılacak ve ilk soruyu sen soracaksın. Cümlenin sonu da mutlaka
soru işareti ile bitecek”
Özdil ne yapsın. Ya sınıfta kalacak ya da toplantıya katılıp
soru soracak.
Kendine göre çözümünü bulmuş. Katılmış toplantıya ve
gerçekten ilk soru için elini kaldırmış. Birand da söz vermiş.
Özdil’in sorusu ne mi olmuş? “Dışarıya çıkabilir miyim”
Özdil, kendi yöntemiyle hocalarının istediğini
gerçekleştirmiş.
Bu anısını anlattıktan sonra mikrofonu bırakan Özdil,
konferans tarzı konuşmak yerine gazeteci arkadaşlarıyla sohbet etmeyi tercih
etti.
Yanına Saruhan Ayber’i alan Özdil’in Bursalı gazetecilere
önerileri ise her biri ders niteliğinde olan konulardı.
Gazetecinin gecesi-gündüzünün olmamasından tutunda yerel
gazeteciliğin karşılaştığı sorunlara kadar.
Ama en önemli önerisi ise Bursa ile İzmir yerel basını
arasında sıcak ilişkiler kurulması.
Çünkü Türkiye’de gerçekten yerel gazetecilik açısından iki
önemli kalesi olan Bursa ve İzmir geçmişte de bunu yaşamış. Üstelik gazeteci
transferleri de gerçekleştirerek bunu yapmış.
Şimdi neden olmasın.
Genel siyaset, güncel konular derken bu kez Saruhan Ayber
ile ilgili anıyı anlatmaya geldi sıra.
Özdil, yaşamamış ama İzmir’de herkesin hala dilinde olan
anıyı bir kez de Bursalı gazetecilere anlatıyor.
Yıl 1969. Yer Yeni Asır Gazetesi.
ABD’li astronotlar aya ayak basıyor. Tabi gazetenin
basıldığı saatlerde, astronotların yaşadıkları bu büyük olayla ilgili yorumları
henüz dünyaya ulaşmamış.
Bir şeyler yazmak lazım. Gazete yönetimi bastırıyor.
Ayber, aya inişi güzel bir şekilde anlattıktan sonra vermiş
sözü astronota, “İnsanlık için büyük bir adım” cümlesini yazıvermiş.
Gazete basılmış aynı günün akşam saatlerinde astronotların
demeçleri çıkmaya başlamış. “Benim için küçük insanlık için büyük bir adım”
Yerel gazetelerle ilgili anıları bitmiyor Özdil’in. İzmir
gazeteleri Antalya’ya da açılmaya karar vermiş. Tabi spor yazıları her kente
ayrı baskı ile gidiyor.
Antalya ile Denizli’nin maçı var.
Ayrı ayrı sayfalar yapılmış. Antalya baskısına aslan-kaplan
Antalyaspor, Denizli baskısına aslan-kaplan Denizlispor diye.
Hatlar karışmaz mı?
O gün şimdi televizyon yorumcusu olan Levent Tüzemen’i
Antalya Stadyumu’nda sabaha kadar dövmüşler.
Sohbet koyulaştıkça gazetecilik dertleri de anlatılıyor.
Özdil’in bir de Bursalı gazetecilere uyarısı var. “Kendinizi
küçük görmeyin çünkü İstanbul’dakiler de sizinle aynı işi yapıyor”
Sohbet imza günü saati yaklaşınca sona eriyor.
Özdil kitaplarını imzalamaya Çağdaş Lokalı’nden başlıyor.
İki televizyoncu arkadaşımızın imzalatmak sözü aldığı tişörtler ise Özdil’in
otomobilinin bagajında İstanbul’a gidiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder