Koronavirüs pandemisi başladıktan sonra sadece Türkiye'de değil, dünyanın birçok ülkesinde aynı gelişmeler yaşandı.
Sıkı tedbir, kapanma, kısıtlama, ardından serbestlik. Aşılamada başarılı olan birçok ülkede, son aylarda belki bu tempo biraz yavaş ilerledi ama tıpkı mehter adımları gibi iki ileri bir geri. Çünkü virüs öylesine hızlı mutasyona uğruyor ki yetişmek mümkün değil. Her seferinde daha da hızlı yayılmaya başlıyor. Mutasyon ve varyantların adlarını bile unuttuk. Şimdiki moda delta...
Pandeminin ilk dönemlerinde bilim insanları bir yandan umudunu aşıya bağlarken, diğer yandan pek de iç açıcı olmayan öngörülerde bulunmuşlardı: Koronavirüs öyle kolay kolay insanlığın peşini bırakmayacaktı.
Ve öngörülerin ne kadar doğru olduğu aşılama başladıktan sonra anlaşıldı: Evet, aşı önemli ölçüde virüse karşı koruyuculuk sağlasa da çiçek veya çocuk felci gibi kökünün kazınması uzun yıllar alacak.
Gelelim bize özel duruma...
1 Temmuz'da kısıtlamaların kaldırıldığı günlerde vaka sayısı 4 bin civarında seyrediyordu. Aradan geçen 20 günde vaka sayısı 10 bin sınırına dayanırken aktif hasta sayısı uzun bir süreden sonra 100 binin üzerine çıktı.
İlk günlerdeki aşılama hızımız ise yavaşladı. Birinci, ikinci ve üçüncü doz aşı miktarı 65 milyona ulaşırken Sağlık Bakanlığı 10-16 Temmuz Türkiye Haftalık Kovid-19 tablosunu yayınladı. Buna göre, bu haftada toplam 1 milyon 608 bin 670 Kovid-19 testi yapıldı, 43 bin 609 kişinin testi pozitif çıktı, 295 kişi yaşamını yitirdi, 36 bin 377 kişi iyileşti, hasta sayısı 3 bin 748 oldu. Ortalama ağır hasta sayısı 552 olarak açıklandı.
Yukarıda verdiğim rakamların da açıkça gösterdiği gibi koronavirüs en küçük bir ihmali bile affetmiyor.
Peki, biz ne yapıyoruz?
Her kısıtlama kaldırıldığında olduğu gibi pandeminin sonaa erdiğini sanıyoruz. Bayram tatili süresince dışarıda yaptığım gözlemleri anlatayım. Takanı görmek bir yana, önce çene altı ve kol aksesuarı haline gelen maske artık devrini tamamladı gibi.
Plajlar, piknik alanları tıklım tıklım dolu. Bazı kesimlerde yasak olmasına rağmen korkusuzca denize girildi. Geçen gün Küçük Kumla ve Mudanya'dan dönüş trafiği gece yarılarına kadar devam etti.
Şu diyebilirsiniz; insanlar bir buçuk yıldan beri evlerinde neredeyse hapis yaşadı. Biraz gezip dolaşmak hakları değil mi?
Evet, herkesin gezip dolaşmak hakkı ama pandemi yokmuş gibi davranmak, üstüne üstlük bir de aşı olmamak hak değil, başkalarının sağlıklı yaşam hakkına müdahale.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca günlük tabloları ve aşı rakamlarını paylaşırken, sürekli uyarılarını tekrarlıyor: Tedbirleri elden bırakmayın sağlığınızı aşı ile güvence altına alın. Bu toplumsal sorumluluk.
Dinleyen kim...
Bayramlaşırken, tokalaşmakta tereddüt gösterdiği için bazı insanlardan fırça bile yedim: Ne olacak deyip, sarılıp öpüşerek bayram kutlaması oldukça yaygındı.
KEHANET FALAN DEĞİL, DÖRDÜNCÜ DALGA GELİYOR
Yaşananlardan en çok endişe duyanlar ise bilim insanları. Özellikle halk sağlığı uzmanları, sayılara ve bunların yansıdığı grafikleri en iyi analiz edenler. Söyledikleri şu vaka artışı böyle devam ederse dördüncü dalgayı yaşayacağımız günler yakın.
Bayramdaki rahatlığın faturası önümüzdeki hafta çok ağır olarak önümüze gelecek.
Turizmdeki canlılık belki ekonomik olarak etkilenen işletmelere nefes aldıracak ama sıkıntıyı okulların açılmasını dört gözle bekleyen öğrenciler ve aileleri çekecek.
Dün en güzel yorumlardan birini Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Tayar, sosyal medya hesabından paylaştığı sahil görüntülerine, 'Eylül ayında uzaktan eğitime hazırlık yapıyoruz!' sözleriyle yaptı.
Öyle görünüyor ki Fransa'da olduğu gibi aşının zorunlu hale getirilmesi konusunu önümüzdeki günlerde biz de çok tartışacağız.
PROF. DR. ORTAYLI ANLATACAK: BEY SARAYI YENİDEN CANLANIR MI?
Osmanlı'ya 130 yıl başkentlik yapan Bursa'nın 1326 yılındaki fethinin ardından Orhan Gazi, fethin ardından Tekfur Sarayı üzerine Bey Sarayı yaptırır.
Birinci Murad döneminde Türk İslam gelenek ve göreneklerine göre yeniden inşa ettirilen Bey Sarayı, Yıldırım Bayezid'ın düğününe, Çelebi Mehmed'in sünnet törenine ev sahipliği yapar. Fatih Sultan Mehmet'in de dünyaya gözleri açtığı yer olarak bilinen ve Bursa'ya gelen birçok gezginin anlatımlarında yer alan Bey Sarayı, İstanbul'un fethinden sonra eski değerini yitirdi.
6 kapı ve 14 burcun bulunduğu saray yıllar içinde yıkıldı, üzerine ise Garnizon Komutanlığı ve Orduevi yapıldı. Günümüzde tek duvarın kaldığı Bey Sarayı'nın gün yüzüne çıkarılması için ilk çalışmaları geçen dönem Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe atmış, ancak, Milli Savunma Bakanlığı'ndan orduevi için bir türlü onay alamamıştı.
Tıpkı Hanlar Bölgesi'nin önünün açılması gibi Bursa'nın rüya projelerinden biri olan Bey Sarayı'nın gün yüzüne çıkarılması da Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş'a kısmet olacak.
Büyükşehir Belediyesi, Bey Sarayı'nın ayağa kaldırılması ilk adım olarak Prof. Dr. Yusuf Oğuzoğlu başkanlığında Bilim Kurulu oluşturdu. Geçen yıl ekim ayında kamuoyuna tanıtımı yapılan Bey Sarayı Projesi'nin ilk adımı Bursa'nın fethinin 695'inci yıl dönümünde sempozyum düzenlenmesiydi.
Sempozyumla ilgili hazırlıklar yapılarak, kurulan internet sitesi aracılığıyla programı yayınlandı.
5-7 Ağustos günleri, 7 oturum halinde Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenecek sempozyuma Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy'un da katılması bekleniyor.
Sempozyumda, açılış konuşmalarının ardından Bilim Kurulu'nda yer alan Tarihçi Prof. Dr. İlbey Ortaylı, özel oturumda, 'Bey Sarayı yeniden canlanır mı' konusunu anlatacak.
Sempozyumda, Bey Sarayı ile birlikte sarayı da içine alan Hisar Bölgesi'nin tarihi, arkeolojik ve mimari şekillenişinin Osmanlı öncesi dönemden, günümüze kadarki süreçlerinin araştırılarak, geçirdiği tarihi ve fiziki değişimin ortaya konulacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder