Bursa Büyükşehir
Belediye Başkanı Recep Altepe’nin isyan edecek noktaya gelmesini Orman
ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun açıklamalarını dinleyince çok daha
iyi anladım.
Uludağ, maalesef 400 kilometre uzaktan yönetilmeye çalışılıyor ve
sonuçlar da ortada.
Milli park desen değil, turizm bölgesi desen o hiç değil, olsa olsa çöküntü bir turizm alanı.
2008 yılında Başbakan Erdoğan’ın “Uludağ, Davos” olsun” talimatının ardından her kurum bir tarafından çekiştirince bu sonuçlar ortaya çıkıyor.
Yeni yasayla bin 36 kilometrekarelik Bursa’nın tamamında söz sahibi olan yerel yöneticiler, Uludağ’a gelince eli kolu bağlanıyor.
Başkan yetki istiyor, Ankara vermiyor.
Bakan Eroğlu’nun çözüm ise kentlerde, afet tehlikesi altında bulunan ya da çöküntü bölgesi olan yerler için kullanılan kentsel dönüşümle açıklıyor.
Başkan Altepe’nin isyanın ardından yerel bir televizyona çıkan Bakan Eroğlu sanki başkana yanıt veriyor.
Uludağ konusuna, “Muazzam bir dönüşüm başlattık” konuşmasına başlıyor. Ortada pek bir muazzamlık görmüyoruz ama neyse devam edelim.
Hemen geçmiş dönemler suçlanıyor. “ Uludağ’da geçmişte maalesef bazı oteller kaçak yapılar yapmışlar. Dedik ki burası Milli Park, kaçak yapı olmaz. Otellere ikaz yazısı gönderdik. Ama önce kamu binaları vardı. Yıkın dedik. DSİ’nin tesisi vardı, Ormanın binası vardı. Yıkıldı”
Sayın bakana sormak lazım; peki yıkıldı da ne oldu?
Kamuya açık tesis yapımı için bu alanlar istendi, “5 yıldızlı otel yapacağız” deyip vermediniz…
Otellerin kaçak eklentilerinin yıkımını anlattıktan sonra, yine “muazzam” nitelemesini ön ek yaparak, plan hazırladıklarını ve yürürlükte olduğunu anlatıyor.
Araya çok önemsizmiş gibi altyapı ve teleferiğin yapımını da bir cümlede geçiyor.
Sonunda konuya giriyor; Bizim isteğimiz Uludağ’da kentsel bir dönüşümü başlatmak.
Çok sayıda kır evleri yapıyoruz. ( Burada kır evlerinin fotoğraflarını gösteriyor)
“Kır evlerinin 23 tanesi bitti bunun sayısını çoğaltacağız. Allah nasip ederse Uludağ’da Sarıalan ve diğer alanlarda artık bu şekilde güzel tesisler hizmete alınacak. Sayısı ne kadar gerekiyorsa yapacağız. Yapmaya başladık. Vatandaşların buraya gidip kalmalarını istiyoruz. Çok muhteşem böyle zarif. Şiir gibi. Hatta bazı çadırlı alanlar vardı. Çadır kurmak yerine çok güzel projesini de beğendim. Çadırlar derme çatma oluyor. Orman köşkü diye çok zarif, çadırdan büyük, fakat kır evlerinden küçük evler yapıyoruz”
Sonra tesis sahiplerine sesleniyor:
“Dedik ki kardeşim Uludağ’da derme çatma olmaz. Proje vardık artık imar planlarını yapacağız. Mesela proje hazırlandı. Şu şekilde (Bu kez 20x30 ebadında otel projesinin fotoğrafını gösteriyor) Muhteşem oteller yapacağız. Butik oteller, güzel oteller, Uludağ’ın öyle derme çatma hatta bazı otelleri kırmızıya boyamışlardı. Niye ya buraya kırmızı olur mu diyorum. Neticede bir estetik olması lazım.
Allah nasip ederse Uludağ’da kentsel dönüşüm başladı buna kararlıyız. Alt yapıların büyük bir kısmı bitti. Bir takım eksikler var. Çalışmalar devam ediyor ve Uludağ’ı biz, muhteşem bir hem yaz hem kış turizmi yapılacak bir merkez haline getireceğiz. Şundan emin olsunlar, Uludağ her geçen gün daha güzel olacak. Gecikmesinin sebebi şuydu; Biz buradaki kaçak yapılarla epeyce mücadele ettik. Ondan dolayı mahkemeye verildi. Fakat kararlı bir şekilde devam ettirdik. 17 turistik tesisten 13 tanesi projeye aykırılıklarını giderdi. 24 bin metrekare yıkım gerçekleştirildi. Uludağ’da 24 bin metrekare kaçak alan vardı. Bunu biz yapmadık. Bir iki otel var Allah nasip ederse onları da halledeceğiz. Uludağ’ı Davos’tan daha güzel hale getireceğiz bunun sözünü veriyoruz. İmar planları büyük ölçüde bitti. Bir takım itirazlar var o önemli değil, dönüşüme mani değil yani.”
Yine fotoğraf göstererek devam ediyor; Görüyorsunuz çok zarif oteller yapılacak. 2015’te büyük yatırımlar Uludağ’da yapılacak. Biz parayı esirgemiyoruz tabi. İşin uzun sürmesinin sebebi şu: Bu gibi alanlarda milli park olduğu için izin süreçleri çok uzun sürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tabiat varlıklarını koruma kurullar, belediyeler sivil toplum kuruluşlarının görüşleri. Bir çivi çaktığımız zaman estetik olması lazım. Ben estetik olmasına çok özen gösteriyorum. Derme çatma olamaz nitekim vatandaşlar Uludağ’da büyük bir dönüşümün olduğunu göreceklerdir. Özellikle bu kır evleri var ya onlara gitsinler hatta onların ücretlerini çok düşük tuttuk”
Bakan Eroğlu’nun söylediklerinden sizler neler çıkardınız bilmiyorum ama konunun 25 yıldan beri takipçisi olan bir gazeteci olarak şu söylemek istiyorum.
Ankara, Uludağ’ı Bursa’ya bırakmak niyetinde değil. Kendine göre plan yapıp uyguluyor.
Bakan, yeni otel projeleri sunuyor. Uludağ’da zaten 35’e yakın tesiste 6 bin yatak kapasiteli oteller var. Sadece 3 ay çalışıyor. Yeni otel yapılacak da ne olacak?
Uludağ’ın ihtiyacı önce tek elden yönetilmesi ve ardından hazırlanacak ciddi projeler olmalı. Uluslar arası toplantılar için bir salon yok. Salondan vazgeçtim, otopark yok. Yılın 12 ayı turizme açılması için spor tesisleri, sağlık merkezleri hiç biri yok.
Tüm bunlar yapıldı sanki geriye bir otel kaldı.
Bu kentin takımı bile sezona son 5 yıldır sezona Avusturya’da kamp yaparak giriyor.
Neden? Çünkü Uludağ’da kalacak otel var, antrenman yapılacak saha yok…
Peki çözüm ne dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bir önceki yazımda da anlattım yine söylüyorum.
Çözümü, Uludağ’ın sahibi olduğu Bursa bulacak.
Milli park desen değil, turizm bölgesi desen o hiç değil, olsa olsa çöküntü bir turizm alanı.
2008 yılında Başbakan Erdoğan’ın “Uludağ, Davos” olsun” talimatının ardından her kurum bir tarafından çekiştirince bu sonuçlar ortaya çıkıyor.
Yeni yasayla bin 36 kilometrekarelik Bursa’nın tamamında söz sahibi olan yerel yöneticiler, Uludağ’a gelince eli kolu bağlanıyor.
Başkan yetki istiyor, Ankara vermiyor.
Bakan Eroğlu’nun çözüm ise kentlerde, afet tehlikesi altında bulunan ya da çöküntü bölgesi olan yerler için kullanılan kentsel dönüşümle açıklıyor.
Başkan Altepe’nin isyanın ardından yerel bir televizyona çıkan Bakan Eroğlu sanki başkana yanıt veriyor.
Uludağ konusuna, “Muazzam bir dönüşüm başlattık” konuşmasına başlıyor. Ortada pek bir muazzamlık görmüyoruz ama neyse devam edelim.
Hemen geçmiş dönemler suçlanıyor. “ Uludağ’da geçmişte maalesef bazı oteller kaçak yapılar yapmışlar. Dedik ki burası Milli Park, kaçak yapı olmaz. Otellere ikaz yazısı gönderdik. Ama önce kamu binaları vardı. Yıkın dedik. DSİ’nin tesisi vardı, Ormanın binası vardı. Yıkıldı”
Sayın bakana sormak lazım; peki yıkıldı da ne oldu?
Kamuya açık tesis yapımı için bu alanlar istendi, “5 yıldızlı otel yapacağız” deyip vermediniz…
Otellerin kaçak eklentilerinin yıkımını anlattıktan sonra, yine “muazzam” nitelemesini ön ek yaparak, plan hazırladıklarını ve yürürlükte olduğunu anlatıyor.
Araya çok önemsizmiş gibi altyapı ve teleferiğin yapımını da bir cümlede geçiyor.
Sonunda konuya giriyor; Bizim isteğimiz Uludağ’da kentsel bir dönüşümü başlatmak.
Çok sayıda kır evleri yapıyoruz. ( Burada kır evlerinin fotoğraflarını gösteriyor)
“Kır evlerinin 23 tanesi bitti bunun sayısını çoğaltacağız. Allah nasip ederse Uludağ’da Sarıalan ve diğer alanlarda artık bu şekilde güzel tesisler hizmete alınacak. Sayısı ne kadar gerekiyorsa yapacağız. Yapmaya başladık. Vatandaşların buraya gidip kalmalarını istiyoruz. Çok muhteşem böyle zarif. Şiir gibi. Hatta bazı çadırlı alanlar vardı. Çadır kurmak yerine çok güzel projesini de beğendim. Çadırlar derme çatma oluyor. Orman köşkü diye çok zarif, çadırdan büyük, fakat kır evlerinden küçük evler yapıyoruz”
Sonra tesis sahiplerine sesleniyor:
“Dedik ki kardeşim Uludağ’da derme çatma olmaz. Proje vardık artık imar planlarını yapacağız. Mesela proje hazırlandı. Şu şekilde (Bu kez 20x30 ebadında otel projesinin fotoğrafını gösteriyor) Muhteşem oteller yapacağız. Butik oteller, güzel oteller, Uludağ’ın öyle derme çatma hatta bazı otelleri kırmızıya boyamışlardı. Niye ya buraya kırmızı olur mu diyorum. Neticede bir estetik olması lazım.
Allah nasip ederse Uludağ’da kentsel dönüşüm başladı buna kararlıyız. Alt yapıların büyük bir kısmı bitti. Bir takım eksikler var. Çalışmalar devam ediyor ve Uludağ’ı biz, muhteşem bir hem yaz hem kış turizmi yapılacak bir merkez haline getireceğiz. Şundan emin olsunlar, Uludağ her geçen gün daha güzel olacak. Gecikmesinin sebebi şuydu; Biz buradaki kaçak yapılarla epeyce mücadele ettik. Ondan dolayı mahkemeye verildi. Fakat kararlı bir şekilde devam ettirdik. 17 turistik tesisten 13 tanesi projeye aykırılıklarını giderdi. 24 bin metrekare yıkım gerçekleştirildi. Uludağ’da 24 bin metrekare kaçak alan vardı. Bunu biz yapmadık. Bir iki otel var Allah nasip ederse onları da halledeceğiz. Uludağ’ı Davos’tan daha güzel hale getireceğiz bunun sözünü veriyoruz. İmar planları büyük ölçüde bitti. Bir takım itirazlar var o önemli değil, dönüşüme mani değil yani.”
Yine fotoğraf göstererek devam ediyor; Görüyorsunuz çok zarif oteller yapılacak. 2015’te büyük yatırımlar Uludağ’da yapılacak. Biz parayı esirgemiyoruz tabi. İşin uzun sürmesinin sebebi şu: Bu gibi alanlarda milli park olduğu için izin süreçleri çok uzun sürüyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı Tabiat varlıklarını koruma kurullar, belediyeler sivil toplum kuruluşlarının görüşleri. Bir çivi çaktığımız zaman estetik olması lazım. Ben estetik olmasına çok özen gösteriyorum. Derme çatma olamaz nitekim vatandaşlar Uludağ’da büyük bir dönüşümün olduğunu göreceklerdir. Özellikle bu kır evleri var ya onlara gitsinler hatta onların ücretlerini çok düşük tuttuk”
Bakan Eroğlu’nun söylediklerinden sizler neler çıkardınız bilmiyorum ama konunun 25 yıldan beri takipçisi olan bir gazeteci olarak şu söylemek istiyorum.
Ankara, Uludağ’ı Bursa’ya bırakmak niyetinde değil. Kendine göre plan yapıp uyguluyor.
Bakan, yeni otel projeleri sunuyor. Uludağ’da zaten 35’e yakın tesiste 6 bin yatak kapasiteli oteller var. Sadece 3 ay çalışıyor. Yeni otel yapılacak da ne olacak?
Uludağ’ın ihtiyacı önce tek elden yönetilmesi ve ardından hazırlanacak ciddi projeler olmalı. Uluslar arası toplantılar için bir salon yok. Salondan vazgeçtim, otopark yok. Yılın 12 ayı turizme açılması için spor tesisleri, sağlık merkezleri hiç biri yok.
Tüm bunlar yapıldı sanki geriye bir otel kaldı.
Bu kentin takımı bile sezona son 5 yıldır sezona Avusturya’da kamp yaparak giriyor.
Neden? Çünkü Uludağ’da kalacak otel var, antrenman yapılacak saha yok…
Peki çözüm ne dediğinizi duyar gibi oluyorum. Bir önceki yazımda da anlattım yine söylüyorum.
Çözümü, Uludağ’ın sahibi olduğu Bursa bulacak.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder