Almanya’da 73 yaşındaki Hans, sabah yürüyüşü sırasında
sırtından ayaklarına kadar uzanan acı üzerine aile hekimine başvurur. Doktor,
hastaneye gitmesini söyler. Tahliller yapılır, sonuçlar çıkar, bel fıtığı
olmuştur. Hastane ameliyat için 4 ay sonrasına gün verir.
Hans, internette dolaşırken Türk hastanelerinin tanıtımlarını görür. Üstelik
sağlık sigortasıyla da anlaşması vardır.
İşte fırsat diyerek, hem tatil hem de sağlık için
Türkiye’nin yolunu tutar. Tüm masrafları karşılanır. Kısa sürede sağlığına
kavuşarak ülkesine döner.
Bu bir senaryo ancak, bunu OECD’nin sağlık araştırmaları verilerine göre yazdım.
Aynı senaryo Azerbaycanlı Behruz ya da diş protezi yaptırmak isteyen Amerikalı John için de geliştirmek mümkün.
Dünya artık gerçekten bir köy haline geldi. Kaliteli ve uygun fiyata hangi hizmet varsa tüketici ona kolaylıkla ulaşabiliyor.
Bugün dünyada sağlık turizminin pastası 200 milyar dolar. Türkiye ancak bunun 2,5 milyar dolarını alabiliyor. Bu rakam Tayland’daki bir hastanenin yıllık cirosu kadar.
Dünya artık katma değeri yüksek işlerden para kazanmanın peşinde, çünkü tekstil ve otomotiv gibi yüzde 80’i dışardan gelen mamul veya yarı mamulle yapılmıyor. Elde edilen gelirin sadece yüzde 12’si dış kaynaklı.
Bursa, son yıllarda rotasını çevirdiği turizmde ve özellikle sağlık turizminde önemli adımlar atmak istiyor.
Potansiyeli de var. 41 hastanesi, 3 ağız ve diş sağlığı merkezinde 19 bin sağlık personeli görev yapıyor. Bursa Sağlık Turizmi Derneği (BUSAT) nerdeyse 3 yıldır, dünyayı dolarak araştırma yapıyor.
Termal bir kent olduğu unutulan Bursa Dünya Tarihi Termal Kentler Birliği’nin Türkiye’deki tek üyesi. 12 ay boyunca ilklimi ve coğrafyası sayesinde tatil yapılacak konuma sahip.
Bursa’daki bu sağlık potansiyelinin harekete geçirilmesi için Bursa-Eskişehir-Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), tarafından Bursa Valiliği Koordinasyonunda Bursa Sağlık Müdürlüğü, Bursa Sağlık Turizmi Derneği, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, Kamu Hastaneleri Birliği, Uludağ Üniversitesi’nin katkılarıyla Bursa İli Sağlık Turizmi Master Planı çalışması yapılıyor.
BEBKA uzmanlarının titizlikle yürüttüğü bu çalışma Çalıştay haline gelmiş. Uzmanlar, Bursa’nın avantajları ve dezavantajlarını masaya yatırıyor.
Sağlık Turizmi önümüzdeki yıllar için devlet politikası haline geldiği için önem veriliyor. Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Ömer Tontuş da toplantı için geldiği Bursa’da müjdeyi veriyor. Plan kapsamındaki iller İstanbul, Antalya ve Bursa. Birkaç il daha eklenecek.
Ancak asıl yarış sağlık serbest bölgesi için olacak. Bursa’nın bu yarışta başarılı olması için Vali Münir Karaloğlu, mevcut sağlık imkanlarının yanı sıra sağlık bakanlığı yetkililerine yeni kartlarını da açıyor.
Merkeze alınan Vali Şahabettin Harput’un Dağyenice Projesi, bakanlık onayından geçtiğini bildirerek, sağlık serbest bölgesi için biçilmiş kaftan olduğunu söylüyor.
Sağlık bakanlığı yetkililerinin araştırmaları da Vali Karaloğlu’nu doğruluyor. Bursa özellikle orta doğu ülkelerinde İstanbul’u ayrı bir yere koyarsak Ankara ve İzmir’den daha çok tanınıyor.
Vali Karaloğlu’na göre, Bursa bu işi başarabilmek için her türlü imkana sahip.
Samimiyetle de itiraf ediyor. Başaramazsak bu bizim beceriksizliğimiz olur.
Gerçek de bu aslında. Tekstil treni artık üçüncü dünya ülkelerine, otomotiv ise yeni teknolojilerle farklı mecralara kalkıyor.
Bursa hem doğasını koruyacak hem de para kazandıracak bu trenin lokomotifi olabilir.
Bu bir senaryo ancak, bunu OECD’nin sağlık araştırmaları verilerine göre yazdım.
Aynı senaryo Azerbaycanlı Behruz ya da diş protezi yaptırmak isteyen Amerikalı John için de geliştirmek mümkün.
Dünya artık gerçekten bir köy haline geldi. Kaliteli ve uygun fiyata hangi hizmet varsa tüketici ona kolaylıkla ulaşabiliyor.
Bugün dünyada sağlık turizminin pastası 200 milyar dolar. Türkiye ancak bunun 2,5 milyar dolarını alabiliyor. Bu rakam Tayland’daki bir hastanenin yıllık cirosu kadar.
Dünya artık katma değeri yüksek işlerden para kazanmanın peşinde, çünkü tekstil ve otomotiv gibi yüzde 80’i dışardan gelen mamul veya yarı mamulle yapılmıyor. Elde edilen gelirin sadece yüzde 12’si dış kaynaklı.
Bursa, son yıllarda rotasını çevirdiği turizmde ve özellikle sağlık turizminde önemli adımlar atmak istiyor.
Potansiyeli de var. 41 hastanesi, 3 ağız ve diş sağlığı merkezinde 19 bin sağlık personeli görev yapıyor. Bursa Sağlık Turizmi Derneği (BUSAT) nerdeyse 3 yıldır, dünyayı dolarak araştırma yapıyor.
Termal bir kent olduğu unutulan Bursa Dünya Tarihi Termal Kentler Birliği’nin Türkiye’deki tek üyesi. 12 ay boyunca ilklimi ve coğrafyası sayesinde tatil yapılacak konuma sahip.
Bursa’daki bu sağlık potansiyelinin harekete geçirilmesi için Bursa-Eskişehir-Bilecik Kalkınma Ajansı (BEBKA), tarafından Bursa Valiliği Koordinasyonunda Bursa Sağlık Müdürlüğü, Bursa Sağlık Turizmi Derneği, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası, Kamu Hastaneleri Birliği, Uludağ Üniversitesi’nin katkılarıyla Bursa İli Sağlık Turizmi Master Planı çalışması yapılıyor.
BEBKA uzmanlarının titizlikle yürüttüğü bu çalışma Çalıştay haline gelmiş. Uzmanlar, Bursa’nın avantajları ve dezavantajlarını masaya yatırıyor.
Sağlık Turizmi önümüzdeki yıllar için devlet politikası haline geldiği için önem veriliyor. Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Ömer Tontuş da toplantı için geldiği Bursa’da müjdeyi veriyor. Plan kapsamındaki iller İstanbul, Antalya ve Bursa. Birkaç il daha eklenecek.
Ancak asıl yarış sağlık serbest bölgesi için olacak. Bursa’nın bu yarışta başarılı olması için Vali Münir Karaloğlu, mevcut sağlık imkanlarının yanı sıra sağlık bakanlığı yetkililerine yeni kartlarını da açıyor.
Merkeze alınan Vali Şahabettin Harput’un Dağyenice Projesi, bakanlık onayından geçtiğini bildirerek, sağlık serbest bölgesi için biçilmiş kaftan olduğunu söylüyor.
Sağlık bakanlığı yetkililerinin araştırmaları da Vali Karaloğlu’nu doğruluyor. Bursa özellikle orta doğu ülkelerinde İstanbul’u ayrı bir yere koyarsak Ankara ve İzmir’den daha çok tanınıyor.
Vali Karaloğlu’na göre, Bursa bu işi başarabilmek için her türlü imkana sahip.
Samimiyetle de itiraf ediyor. Başaramazsak bu bizim beceriksizliğimiz olur.
Gerçek de bu aslında. Tekstil treni artık üçüncü dünya ülkelerine, otomotiv ise yeni teknolojilerle farklı mecralara kalkıyor.
Bursa hem doğasını koruyacak hem de para kazandıracak bu trenin lokomotifi olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder