Uzun süredir, yoğun iş temposundan dolayı çocukluk ve
gençlik yıllarımın geçtiği Gemlik’teki arkadaşlarla bir araya gelememiştik.
Marmara Denizi kıyısındaki küçük bir sahil kasabasından serbest bölgesi, limanı ve sanayi tesisleriyle göç alan ve hızla büyüyerek sanayi merkezine dönüşen Gemlik, aslında mini bir Türkiye modeli. Türkiye’nin dört bir yanından göçen insanlar yaşıyor.
Hepsi ayrı ayrı sanayi tesisinde çalışan ve bazıları esnaf olan arkadaşlarla çözüm süreci konusunda başlayan sohbet kısa süre sonra yerini ekonomiye ve çekilen sıkıntılara bırakıyor.
Çözüm süreci, akil insanlar, siyasi parti liderleri arasındaki tartışmalar 3-5 dakikayı geçmezken borçlar, cep telefonu operatörleri ve dijital platformlarla yaşadıklarını saatlerce anlatıyorlar.
Ortak dert; borçlar ve özellikle kredi kartı ve tüketici kredileri borçları. Herkesin bir macerası mutlaka var.
Kimi zamanında nerdeyse yoldan çevrilerek aldığı kredi kartını hiç kullanmadığı halde gelen ve biriken yıllık aidatlarından muzdarip, kimi de sanki ödemeyecekmiş gibi yaptığı harcamalardan dert yanıyor.
İnsanlarının çoğunun borcu borçla çevirdiği anlaşılıyor. Çünkü kredi kartları birikince çözüm tüketici kredisi alıp, kart borcunu kapatmak ardından, yeniden borç ve icraya kadar giden sıkıntılar.
Daha bitmedi. Alınan kartların borcu kapatıldıktan sonra iadesi ise cehennem azabından beter. Çağrı merkezlerinde müşteri temsilcileriyle görüşebilmek için Eyüp peygamberin sabrına sahip olmanız gerekiyor. Hadi ulaştınız bin dereden su getirerek sizi vazgeçirmeye çalışıyorlar. Başaramayınca da şubeye yönlendiriyor.
Çağrı merkezi ile şube arasında mekik dokumaktan bıkan bir arkadaşım üşenmeyip, İstanbul’da bulunan kredi kartları merkezine kadar gitmiş.
Bir diğeri de kullanmadığı kredi kartını iade ettikten sonra çıkarılan aidat borçları ile ilgili Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmuş, mahkemede haklı bulunca kurtulduğunu zannederek rahat bir nefes almış. Ancak, bir sabah kapısında bankanın açtığı dava tebligatını görünce uykuları kaçmış.
Bankaların yanı sıra cep telefonu operatörleri de ayrı bir dert. Kimi ucuza gelsin diye imzaladığı yıllık taahhütler, kimileri de verilen taahhütlerin yerine getirilmemesinden şikayetçi.Bir operatörden diğerine geçmekten hangi operatörün cep telefonunu kullandıklarını bile unutur hale gelmişler.
Dijital platformlardan dert yananların bazıları ise artık çıldırma noktasına gelmiş. Aboneliğini iptal ettirmesine rağmen gelen icralar, dekoderleri teslim etmelerine rağmen gelen cıhaz ücretleri yetmezmiş gibi, her gün gelen telefonlar da üzerine tuz biber ekmiş.
Teknolojinin hayatımıza girmesi bir çok soruna çözüm bulurken, yeni ve daha büyük dert ve sıkıntılara neden oluyor.
Hukukun tüm imkanlarını uzmanları aracılığıyla kullanan şirketler, kar etmek için her yola başvururken, bir çok tüketici bunları bilmeden cicili bicili ambalajlarla süslenen ve reklamlarla beyinlerine nakşedilen sıkıntılara kendi elleriyle düşüyorlar.
Çözüm mü?
Tüketici Dernekleri harıl harıl çalışıyor. Ama ne zaman devreye giriyor? İş işten geçtikten sonra. Asıl mesele alırken başlıyor. O yüzden ilkokullardan itibaren nasıl bilinçli tüketici olunacağı ve en önlemlisi alışveriş kuralları ders olarak okutulmalı. Yoksa tüketicinin işi çok zor...
Marmara Denizi kıyısındaki küçük bir sahil kasabasından serbest bölgesi, limanı ve sanayi tesisleriyle göç alan ve hızla büyüyerek sanayi merkezine dönüşen Gemlik, aslında mini bir Türkiye modeli. Türkiye’nin dört bir yanından göçen insanlar yaşıyor.
Hepsi ayrı ayrı sanayi tesisinde çalışan ve bazıları esnaf olan arkadaşlarla çözüm süreci konusunda başlayan sohbet kısa süre sonra yerini ekonomiye ve çekilen sıkıntılara bırakıyor.
Çözüm süreci, akil insanlar, siyasi parti liderleri arasındaki tartışmalar 3-5 dakikayı geçmezken borçlar, cep telefonu operatörleri ve dijital platformlarla yaşadıklarını saatlerce anlatıyorlar.
Ortak dert; borçlar ve özellikle kredi kartı ve tüketici kredileri borçları. Herkesin bir macerası mutlaka var.
Kimi zamanında nerdeyse yoldan çevrilerek aldığı kredi kartını hiç kullanmadığı halde gelen ve biriken yıllık aidatlarından muzdarip, kimi de sanki ödemeyecekmiş gibi yaptığı harcamalardan dert yanıyor.
İnsanlarının çoğunun borcu borçla çevirdiği anlaşılıyor. Çünkü kredi kartları birikince çözüm tüketici kredisi alıp, kart borcunu kapatmak ardından, yeniden borç ve icraya kadar giden sıkıntılar.
Daha bitmedi. Alınan kartların borcu kapatıldıktan sonra iadesi ise cehennem azabından beter. Çağrı merkezlerinde müşteri temsilcileriyle görüşebilmek için Eyüp peygamberin sabrına sahip olmanız gerekiyor. Hadi ulaştınız bin dereden su getirerek sizi vazgeçirmeye çalışıyorlar. Başaramayınca da şubeye yönlendiriyor.
Çağrı merkezi ile şube arasında mekik dokumaktan bıkan bir arkadaşım üşenmeyip, İstanbul’da bulunan kredi kartları merkezine kadar gitmiş.
Bir diğeri de kullanmadığı kredi kartını iade ettikten sonra çıkarılan aidat borçları ile ilgili Tüketici Hakem Heyeti’ne başvurmuş, mahkemede haklı bulunca kurtulduğunu zannederek rahat bir nefes almış. Ancak, bir sabah kapısında bankanın açtığı dava tebligatını görünce uykuları kaçmış.
Bankaların yanı sıra cep telefonu operatörleri de ayrı bir dert. Kimi ucuza gelsin diye imzaladığı yıllık taahhütler, kimileri de verilen taahhütlerin yerine getirilmemesinden şikayetçi.Bir operatörden diğerine geçmekten hangi operatörün cep telefonunu kullandıklarını bile unutur hale gelmişler.
Dijital platformlardan dert yananların bazıları ise artık çıldırma noktasına gelmiş. Aboneliğini iptal ettirmesine rağmen gelen icralar, dekoderleri teslim etmelerine rağmen gelen cıhaz ücretleri yetmezmiş gibi, her gün gelen telefonlar da üzerine tuz biber ekmiş.
Teknolojinin hayatımıza girmesi bir çok soruna çözüm bulurken, yeni ve daha büyük dert ve sıkıntılara neden oluyor.
Hukukun tüm imkanlarını uzmanları aracılığıyla kullanan şirketler, kar etmek için her yola başvururken, bir çok tüketici bunları bilmeden cicili bicili ambalajlarla süslenen ve reklamlarla beyinlerine nakşedilen sıkıntılara kendi elleriyle düşüyorlar.
Çözüm mü?
Tüketici Dernekleri harıl harıl çalışıyor. Ama ne zaman devreye giriyor? İş işten geçtikten sonra. Asıl mesele alırken başlıyor. O yüzden ilkokullardan itibaren nasıl bilinçli tüketici olunacağı ve en önlemlisi alışveriş kuralları ders olarak okutulmalı. Yoksa tüketicinin işi çok zor...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder