Küresel ısınmanın sonucu olsa gerek artık bahar falan bitti.
İki mevsim kaldı, kış ardından hemen yaz. Hava sıcaklığı neredeyse 30 derece.
Bu hafta sonu olmazsa bile önümüzdeki hafta sonu Marmara kıyılarında da
insanlar denize girmeye başlar.
Sıcaklık ve deniz deyince Sağlık Müdürlüğü’nün kirlilik ölçüm sonuçlarını merak edip, sitesine baktım. 2012 Ocak ayından itibaren güncelleme yok.
Deniz suyundaki “Toplam Koliform”, “Fekal Koliform” ve “Fekal Streptokok” analiz ediliyor, yaz aylarında da bu 15 günlük periyotlar halinde tekrarlanıyordu.
Kaldı ki güncelleme olsa da ne fark eder. Yaptıkları ölçümler sadece biyolojik incelemeyle ilgili çıkan sonuç da genellikle aynı “iyi kalitede su”
Sıcaklık ve deniz deyince Sağlık Müdürlüğü’nün kirlilik ölçüm sonuçlarını merak edip, sitesine baktım. 2012 Ocak ayından itibaren güncelleme yok.
Deniz suyundaki “Toplam Koliform”, “Fekal Koliform” ve “Fekal Streptokok” analiz ediliyor, yaz aylarında da bu 15 günlük periyotlar halinde tekrarlanıyordu.
Kaldı ki güncelleme olsa da ne fark eder. Yaptıkları ölçümler sadece biyolojik incelemeyle ilgili çıkan sonuç da genellikle aynı “iyi kalitede su”
Defalarca yazmamıza ve kimya mühendisleri odasının
uyarılarına rağmen hala Marmara’da
özellikle ağır metal ve kimyasal kirlilik ölçümleri yapan
yok.
Geçen ay deniz uçağı seferlerinin başlaması dolayısıyla Gemlik Körfezi’ni kuşbakışı görüntüleyen gazeteci arkadaşlarımız kirliliği bir kez daha gözler önüne serdi. Körfezdeki fabrikalar yetmezmiş gibi bir de limanlara yanaşan gemiler kirletiyor.
Geçen ay deniz uçağı seferlerinin başlaması dolayısıyla Gemlik Körfezi’ni kuşbakışı görüntüleyen gazeteci arkadaşlarımız kirliliği bir kez daha gözler önüne serdi. Körfezdeki fabrikalar yetmezmiş gibi bir de limanlara yanaşan gemiler kirletiyor.
Bugüne kadar bir tek kontrol yapıldığını duymadık.
Bizim duymamamız önemli değil, konuyla ilgili mühendis
odalarının da haberi yok.
İstanbul’un ardından Marmara Denizi’ne en fazla kıyısı olan Bursa’da sadece kaçak avlanmaya karşı önlem var.
Kamudan vazgeçtik, çevre örgütleri de duyarsız...
Termik santrallere gösterilen tepkinin 10’da birini Marmara Denizi’ndeki kirliliğe gösteren yok.
Bir zamanların doğal akvaryumu can çekişiyor. İlla İzmit Körfezi gibi tamamen elden gidince mi sahip çıkılacak.
İstanbul’un ardından Marmara Denizi’ne en fazla kıyısı olan Bursa’da sadece kaçak avlanmaya karşı önlem var.
Kamudan vazgeçtik, çevre örgütleri de duyarsız...
Termik santrallere gösterilen tepkinin 10’da birini Marmara Denizi’ndeki kirliliğe gösteren yok.
Bir zamanların doğal akvaryumu can çekişiyor. İlla İzmit Körfezi gibi tamamen elden gidince mi sahip çıkılacak.
BUNA KİM ‘DUR’ DİYECEK
Türkiye’de son yıllarda polisin suçlu yakalama dışında suçu
önleme konusunda çok başarılı çalışmaları var. Sırf bunun için birimler dahi
kuruldu.
Bursa’daki Toplum Destekli Polislik Şubesi, elektronik ortamlarda ciddi çalışmalar yürütüyor. Cep telefonundan gelen mesajlardan tutun da 500 bine kadar ulaşan sayıda uyarıcı elektronik postalara kadar her ortamda suçu önleyici çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışmalara rağmen hala insanlar, cep telefonuyla arayan dolandırıcılardan kurtulamıyor.
Adam, telefonla arayıp, kendisini polis ya da savcı olarak tanıtıyor. Ardından hazırladığı senaryoyu çok iyi oynayarak kurbanını ağına düşürüyor.
Üstelik kurbanının nefes almasına dahi fırsat bırakmadan, soyup soğana çevirinceye kadar devam ediyor.
Kimler düşmüyor ki bu tuzaklara... Devlet memurundan esnafa, çiftçisinden işçisine, emeklisine kadar her kesimden insan dolandırıcıların kurbanı oluyor.
Son bir ayda sadece Bursa’da her biri ayrı bir öykü olacak haberler yazıldı.
Bankadan dolandırıcılara para göndermek için kredi çekmesini engellemeye çalışan gerçek polislere dahi inanmayanından tutun da, polise haber verdiği için oğlunu veya eşini azarlayana kadar neler yaşandı neler.
Bursa’daki Toplum Destekli Polislik Şubesi, elektronik ortamlarda ciddi çalışmalar yürütüyor. Cep telefonundan gelen mesajlardan tutun da 500 bine kadar ulaşan sayıda uyarıcı elektronik postalara kadar her ortamda suçu önleyici çalışmalar yapılıyor.
Bu çalışmalara rağmen hala insanlar, cep telefonuyla arayan dolandırıcılardan kurtulamıyor.
Adam, telefonla arayıp, kendisini polis ya da savcı olarak tanıtıyor. Ardından hazırladığı senaryoyu çok iyi oynayarak kurbanını ağına düşürüyor.
Üstelik kurbanının nefes almasına dahi fırsat bırakmadan, soyup soğana çevirinceye kadar devam ediyor.
Kimler düşmüyor ki bu tuzaklara... Devlet memurundan esnafa, çiftçisinden işçisine, emeklisine kadar her kesimden insan dolandırıcıların kurbanı oluyor.
Son bir ayda sadece Bursa’da her biri ayrı bir öykü olacak haberler yazıldı.
Bankadan dolandırıcılara para göndermek için kredi çekmesini engellemeye çalışan gerçek polislere dahi inanmayanından tutun da, polise haber verdiği için oğlunu veya eşini azarlayana kadar neler yaşandı neler.
Ancak insan profiline baktığınızda genellikle
dolandırıcıların tuzağına düşenlerin orta yaş üzeri hatta 50 yaşın üzerindeki
insanlar olduğunu görünce yıllarca demokratik ortamda yaşamamanın verdiği
korkunun sonucu olduğunu görüyoruz.
Hatta geçmişte aynı kuşak Taksim Meydanı’nda Nazi üniformasıyla kimlik kontrolü yapanlara dahi inanmıştı.
İnsanların genlerine işleyen bu korkuyu yok etmek çok zor ama teknolojinin bu kadar geliştiği çağda polisin de artık, uyarmaktan öteye bu tür dolandırıcılarla elektronik savaş başlatmaları gerektiğine inanıyorum.
Hatta geçmişte aynı kuşak Taksim Meydanı’nda Nazi üniformasıyla kimlik kontrolü yapanlara dahi inanmıştı.
İnsanların genlerine işleyen bu korkuyu yok etmek çok zor ama teknolojinin bu kadar geliştiği çağda polisin de artık, uyarmaktan öteye bu tür dolandırıcılarla elektronik savaş başlatmaları gerektiğine inanıyorum.
Yoksa insanlar uzunca bir süre daha kurban olmaya devam
edecekler.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder