Bursa, geçen yıl bu aylarda bir damla yağmura, bir avuç kara
hasret, yaz ayları için susuzluk kabusunu yaşıyordu. Kentin içme suyu
ihtiyacını karşılayan barajlardaki su seviyeleri yüzde 30-40’la düşmüştü.
Bu yıl ilki kasım ayında düşen kar, hem üreticileri hem de su planları yapan yerel yöneticilerini sevindirdi. Uludağ’da kar kalınlığı 3 metreye kadar ulaşırken, barajlar şimdiden nerdeyse doldu.
Bu işin bir tarafı, bir de madalyonun diğer bir yönü var. Uzun süredir kar yağışını unutan insanların yaşadıkları.
İlk günler 350’inin üzerinde köy yolu kapandı. Bursa’nın Ankara ile bağlantısını sağlayan yolun İnegöl Mezitler kesiminde Sibirya’yı aratmayan görüntüler yaşandı. Hatta Bursa Valisi Münir Karaloğlu bile kar yağışını “Doğal Felaket” olarak niteledi.
Doğa, aslında normal döngüsünü işletiyordu. Onu felakete çeviren ise bizleriz.
Nasıl mı çeviriyoruz?
Bu yıl ilki kasım ayında düşen kar, hem üreticileri hem de su planları yapan yerel yöneticilerini sevindirdi. Uludağ’da kar kalınlığı 3 metreye kadar ulaşırken, barajlar şimdiden nerdeyse doldu.
Bu işin bir tarafı, bir de madalyonun diğer bir yönü var. Uzun süredir kar yağışını unutan insanların yaşadıkları.
İlk günler 350’inin üzerinde köy yolu kapandı. Bursa’nın Ankara ile bağlantısını sağlayan yolun İnegöl Mezitler kesiminde Sibirya’yı aratmayan görüntüler yaşandı. Hatta Bursa Valisi Münir Karaloğlu bile kar yağışını “Doğal Felaket” olarak niteledi.
Doğa, aslında normal döngüsünü işletiyordu. Onu felakete çeviren ise bizleriz.
Nasıl mı çeviriyoruz?
İki örnekle anlatayım.
Yıllardan beri kış aylarında her sabah erken saatlerde, hava
ve yol durumunu öğrenmek için Karayolları Müdürlüğü ve meteorolojiyi arayıp
hava ve yol durumu konusunda haber yaparız. Karayolları ekipleri canla başla
anayolları trafiğe açık tutmak için çalışır. Ancak, ana yolları ne kar ne de
donma olayları kapatır. İnegöl Mezitler mevkiinde de yine aynı olaylar yaşandı.
Kar lastiği ve zincir takmayan iki TIR yan yatıp yolu kapattı.Ondan sonra
kilometrelerce kuyruk.
Bu konularda deneyimli polis muhabirimiz Bülent
Civanoğlu’nun ilginç soru ve sonra yorumu geldi: “TIR’lar sola doğru yatmış
değil mi? Trafik nereden akıyorsa o yöne doğru yatırırlar, böylece Karayolları
ekiplerinin gelip kendilerini kurtarmasını beklerler”
Bülent’in dediği gibi olmuştu. TIR’lar şarampole doğru değil de trafiğin aktığı yöne doğru yan yatmıştı. 5 saat süren kabusun sonunda yol açıldı. Bu kez valilik zincir taksalar dahi ağır tonajlı araçların geçişine üç gün izin vermeyince sorun falan kalmadı. Kar yağdı, buz tuttu ancak yol ulaşıma açıktı.
İkinci örnek Karacabey yakınlarında yaşandı. Haber dilinde kullanılan yanlış bir terim vardır; “Kendisine polis süsü veren” diye. Bu benzetmede olduğu gibi Karacabey yolunda kendisine servis süsü veren bir midibüs, emanet canları resmen ölümü götürdü.Gencecik bir anne yaşamını yitirirken, çoğu kadın 20’ye yakın kişi de yaralandı. Servis süsü veren midibüsün ne kar lastiği, ne zinciri, ne SRC belgesi, ne de fenni muayenesi vardı. Karakışta resmen ölüme götürdü insanları.
Türkiye, yaşadığı her felaket sonrası mevzuatını yenilerek, önlem almaya çalışıyor. Kanunlar ve düzenlemeler açısından baktığınızda Avrupa Birliği ülkelerindeki birçok mevzuat aynı veya ona yakın. Ama iş uygulamaya geldi mi? Orada her şey sona eriyor.
”Acaba nasıl, bu kuralı ihlal ederim” düşüncesi her zaman galip geliyor.
”Kar lastiği almasam ne olur, muayeneyi gelecek ay yaptırırız, ben usta şoförüm buzda bile araç kullanırım” sözleriyle aslında kendimizi kandırırız.
İnşaatlarda kazalar sonucu ölümler yaşanır, bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, inşaatta denetleme yapar, baretsiz, kemersiz işçilerin çalıştığı inşaatı mühürletir. Bir hafta sonra aynı inşaatta insanlar yine önlemsiz çalışmaya devam eder.
Eleştirmeye veya kıyaslamaya geldi mi? Ahkam kesmede üstümüze yoktur; Avrupa’da böyle mi? Avrupa’da böyle değil tabii, konulan kurallara uyulması bir çok sorunu ortadan kaldırır. Sonra eksik varsa bunu her platformda dile getirir, devlette tamamlar.
Sahi, ahkam kesmeyi bırakıp, aynaya bakıp yüzleşme zamanımız ne zaman gelecek? Eksikler sadece düzenlemelerde mi yoksa bizde mi?
Yolların değil, aslolan beyinlerin donmaması...
Bülent’in dediği gibi olmuştu. TIR’lar şarampole doğru değil de trafiğin aktığı yöne doğru yan yatmıştı. 5 saat süren kabusun sonunda yol açıldı. Bu kez valilik zincir taksalar dahi ağır tonajlı araçların geçişine üç gün izin vermeyince sorun falan kalmadı. Kar yağdı, buz tuttu ancak yol ulaşıma açıktı.
İkinci örnek Karacabey yakınlarında yaşandı. Haber dilinde kullanılan yanlış bir terim vardır; “Kendisine polis süsü veren” diye. Bu benzetmede olduğu gibi Karacabey yolunda kendisine servis süsü veren bir midibüs, emanet canları resmen ölümü götürdü.Gencecik bir anne yaşamını yitirirken, çoğu kadın 20’ye yakın kişi de yaralandı. Servis süsü veren midibüsün ne kar lastiği, ne zinciri, ne SRC belgesi, ne de fenni muayenesi vardı. Karakışta resmen ölüme götürdü insanları.
Türkiye, yaşadığı her felaket sonrası mevzuatını yenilerek, önlem almaya çalışıyor. Kanunlar ve düzenlemeler açısından baktığınızda Avrupa Birliği ülkelerindeki birçok mevzuat aynı veya ona yakın. Ama iş uygulamaya geldi mi? Orada her şey sona eriyor.
”Acaba nasıl, bu kuralı ihlal ederim” düşüncesi her zaman galip geliyor.
”Kar lastiği almasam ne olur, muayeneyi gelecek ay yaptırırız, ben usta şoförüm buzda bile araç kullanırım” sözleriyle aslında kendimizi kandırırız.
İnşaatlarda kazalar sonucu ölümler yaşanır, bizzat Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, inşaatta denetleme yapar, baretsiz, kemersiz işçilerin çalıştığı inşaatı mühürletir. Bir hafta sonra aynı inşaatta insanlar yine önlemsiz çalışmaya devam eder.
Eleştirmeye veya kıyaslamaya geldi mi? Ahkam kesmede üstümüze yoktur; Avrupa’da böyle mi? Avrupa’da böyle değil tabii, konulan kurallara uyulması bir çok sorunu ortadan kaldırır. Sonra eksik varsa bunu her platformda dile getirir, devlette tamamlar.
Sahi, ahkam kesmeyi bırakıp, aynaya bakıp yüzleşme zamanımız ne zaman gelecek? Eksikler sadece düzenlemelerde mi yoksa bizde mi?
Yolların değil, aslolan beyinlerin donmaması...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder